Ahmed Arif bu zindan bu kırgın bu can pazarı şiiri sözleri ve videosu
Gördüler
Yedi cihan,
İn, cin Kaf dağının ardındakiler,
Kıtlık da kıran da olsa
Gördüler analar neler doğurur
Aman aman hey…
Dünyalar vardır elvan,
Bir su damlasında, bir kıl ucunda,
Meyvalar vardır, meyvalar,
Ağacı, omcası yok,
Sana vurgun, sana dost.
Beride Kabil’in murdar baltası
Ve kan değirmenleri,
Kader kahpesi.
Beride borazancıları o puşt ölümün,
Hazır ırzını vermeğe
Yiğitler vuruldukça.
Timsah kısmı çünkü yavrusunu yer
Akarsu duruldukça.
Cadı, yalan hamurunu dağ – dağ yoğurur
Aman aman hey
Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı,
Macera değil.
Yaşamak, sade “yaşamak”
Yosun, solucan harcıdır.
Öyle açar ki murat.
Susuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da
Şavkı, bulut güllerinden daha bir suna,
Daha bir burcu – burcudur.
Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı
Macera değil
Sardığım toprağımın altın sabrıdır.
O sert, erkek hüznüdür lahza başında
Cıgara değil.
Ve sevgilim uykusunda bağrır
Aman aman hey…
Meltemin bir tadı, ustura ağzı
Biri, kız memesi, tılsım,
Yağmurun bir damlası süzülmüş küfür,
Bir damlası, aşk.
Senin uykuların hayın,
Düşlerin kardeş.
Duyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki?
Gece, samanyollarında rüzgar çıkıncayadek,
Mısralarım kardeş – kardeş çağırır
Aman Aman hey…
Serabın bir sonu vardır,
Ufkun, sıradağın sonu.
Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
Senin sonun yok.
Mandaların, kavakların pazarı olur,
Senin pazarın olamaz.
Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.
Beni böyle şair, divane etmez,
Kızımın çatal göğsü.
Senin yüzün suyu hürmetinedir
Buğdalara, cevizlere yürüyen
Kara toprağın ak südü…
Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki?
Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar
Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
Akşam – akşam, kara sevdam ağırır
Aman, aman hey…
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ahmed Arif bu zindan bu kırgın bu can pazarı dinle
Ahmet Arif hayatı
Ünlü şair ve gazeteci Ahmed Arif’in asıl adı Ahmet Hamdi Önal’dır. Ahmed Arif 23 Nisan 1927 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelmiş, babası Türk, annesi ise Kürt kökenlidir.
1927 ‘de doğan Arif, doğu aşiret törelerinin içinde büyüdü. Ortaöğretimini Diyarbakır Lisesinde tamamlayıp, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünde bir süre eğitim gördü.
1950 yılında TCK’nın 141. maddeye aykırı görülen siyasi görüş ve eylemleri nedeniyle iki kez tutuklandı ve öğrenimi yarıda kaldı. Serbest kaldıktan sonra Ankara’da düzeltmenlik, teknik sekreterlik ve gazetecilik yaptı.
Ahmet Arif şiire lise sıralarında Ahmet Haşim , Ahmet Hamdi Tanpınar , Sıtkı Tarancı gibi şairlerin etkisinde kalarak birtakım denemelerle başladı. Bir süre sonra acemice yazılmış olan bu şiirler şiirin bu kadar kolay yazılmaması gerektiğine karar verdi.
1944-48 yılları arasında İnkılapçı Gençlik ve Meydan dergilerinde yayımlamaya başladığı şiirleriyle adını duyurdu. 1950’den sonra dergilerde Seçilmiş Hikayeler, Yeryüzü, Beraber, Yeni Ufuklar, Kaynaklar adlı şiirleri seyrekte olsa yayımlandı. Ardından uzun bir süre siyasal baskılar nedeniyle şiirleri yayımlanamadı.
1968 yılında çıkan tek şiir kitabı ” Hasretinden Prangalar Eskittim ” Türkiye’de en çok basılan ve okunan şiir kitaplarından oldu ve şaire haklı bir ün kazandırdı.
Ölümünden sonra ” Kalbim Dinamit Kuyusu ” adlı bir şiir kitabının daha olduğu yada kitaplaşmamış şiirlerinin bu adla basılacağı söylenmişse de böyle bir kitap henüz yayımlanmadı.
Ahmet Arif ilk şiirlerini ortaya çıkardığı sıralarda Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışı ön plandaydı, diğer yandan başka bir grupta Nazım Hikmet’in çizgisinden bir şiir geliştiriyordu.
Nazım Hikmet’in açtığı yoldan yürümeyi tercih eden Arif, ondan aldığı şiirselliği, bir anadolu özlemiyle geliştirdi.
Birbirini izleyen kısa, vurucu dizeler, yinelemeler, bölümlemeler şiirine hem özü yansıtan bir ritim kazandırdı hem de imgelerini güçlendirdi.Ama onda ritim sese değil söze dayandığından daha derinlere inerek büyük bir lirizmin kaynağı oldu.
Bunun yanı sıra Ahmet Arif’in birçok şiiri bestelendi, çeşitli müzik anlayışıyla değerlendirildi.
Hasretinden eskittiği prangaları yıllarca kendine yol eden, yollarını saygı duyduğu şiirlerine adayan şair ve gazeteci Ahmed Arif 2 Haziran 1991 yılında Ankara’da hayatını kaybetti ve cenazesi Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi.