Başkasına zarar vermek dinimizde haram olduğu gibi zarara karşılık başkasına zarar vermek de haram kılınmıştır.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Zarar vermek yoktur, zarara karşı zarar vermek de yoktur.”
Buna göre bir kimse kendine yapılan zarar karşılığında o kişiye misilleme yapamaz, zarar veremez.
Bu husus, Mecelle’de şöyle ifade edilmiştir:
“Zulme uğrayan kimse başkasına zulmetmeye yetkili olamaz.” Mecelle’nin 921. maddesinde de şöyle denilmektedir: “Biri diğerinin malını itlaf etmekle bilmukabele onun malını itlaf etse, takas vaki olmayıp ikisi de zamin olur.”
Görülüyor ki bir kimse diğerinin malına veya şahsına bir zararda bulunsa, zarar görenin, o kimseye ceza olmak üzere zarar verme hakkı yoktur. Aksi hâlde ihkak-ı hak meşru olur ve toplumun düzeni bozulur.
Ancak zarar gören yargıya müracaat ederek tecavüz edenin cezalandırılmasını ve uğradığı zararın giderilmesini ister.
Özetlemek gerekirse; zulme uğrayan kimse, meşru yollarla hakkını arama yetkisine sahiptir. Ancak onun ne kendine zulmedene, ne de başkasına zulmetmeye hakkı yoktur.
Mesela, malı gasp edilen kimse, başkasının malını gasp edemez, malı çalman kimse, çalamaz. Malını telef eden şahsın malını telef edemez. Ederse kendisi de telef ettiği malı ödemek zorunda kalır.
Yine bir kimse, aldanıp da birisinden aldığı geçmez bir parayı, bir şey satın almak veya borç ödemek için kullanamaz, ancak bu parayı aldığı kimseye iade ederek geçerli olanını isteyebilir.