Yahudilerin Peygamberimize sihir yaptığını ve Peygamberimizin bu sihrin etkisinde kaldığını Buhari ve Müslim Hz. Âişe’den (ra.) rivayet ediyor. Hz. Aişe (ra.) diyor ki:
“Sihrin etkisini hisseden Peygamberimiz tekrar tekrar dua etti. Sonra bana,
Ey Aişe bilir misin Allah, bana kendisinden şifam olan şeyi bildirdi ki: Bana iki kişi geldi (Cebrail ve Mikail). Bunlardan biri başucumda, öbürü de ayakucumda oturdu ve biri öbürüne, “Bu zatın hastalığı nedir? “diye sordu. O da, “Sihirlenmiştir.” diye cevap verdi. Sonra o,
“Kim sihir yapmıştır?” deyince öbürü,
“Lebîd ibn Asam” diye cevap verdi. Sonra,
“Bu sihir ne ile yapılmıştır?” diye sordu. O da,
“Bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile.” diye cevap verdi.
“Nerede yapılmıştır?” sorusuna da,
“Zervan kuyusunda.” diye cevap verdi.
Sonra Peygamberimiz (bazı ashap ile beraber) bu kuyuya gitti. Sonra dönüp geldi. Hz. Aişe diyor ki geldiğinde bana,
“Ey Aişe! Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları şeytan başları gibidir.” buyurdu. Bunun üzerine ben,
“Ey Allah’ın Resulü! Siz o sihri çıkarıp çözdünüz mü?” diye sordum. Allah’ın Resulü,
“Hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifa verdi. Bir de o sihri çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endişe ettim. Sonra kuyunun kapatılmasını emrettim.” buyurdu.
Felak ve Nas surelerinin Medine’de indiğini söyleyen müfessirler, burada bir Yahudi tarafından Peygamberimize sihir yapıldığını bu sebeple onun bir süre rahatsızlanması üzerine Felak ve Nas surelerinin indiğini ve Peygamberimizin bunları okuyarak şifa bulduğunu bildiren rivayetlere dayanmaktadır. Ancak diğer Mu’tezile âlimleri gibi Zemahşerî de ayetle ilgili yorumunda bu tür uygulamaların gerçekliğine ve etkilerine inanmayıp kesinlikle reddeder.
Son dönem âlim ve müfessirlerinden Muhammed Abduh, böyle bir olayın peygamberin ve vahyin sihir ve benzeri beşeri etkilerden korunmuşluğunu ifade eden ayetlere aykırı olduğunu ileri sürerek ilgili rivayetlerin kabul edilemeyeceğini söylemiştir.
Benzer görüş, Reşîd Rızâ tarafından daha ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir.
Cessâs da ünlü eseri Ahkâmu’l-Kur’an’da Peygamberimizin sihirden olumsuz etkilendiği şeklindeki haberlerin doğru olmadığını ve bunun mülhidler tarafından uydurulduğunu ifade etmiş, ayrıca bu konudaki rivayetlerin hepsinde böyle bir olumsuz etkilenmenin yer almadığı vurgulanmıştır.
Muhammed Hamdi Yazır da şöyle demektedir: “Ancak şundan gaflet edilmemek lazım gelir ki bu rivayetlerin hepsinin sıhhati kabul edildiği takdirde bile, Resulullah’a velev bir an için olsun sihir yapılmış olduğuna mutlaka itikadın vücubunu ifade edecek kuvveti haiz değildir.
Zira esas itibariyle haber-i ahad hududunu geçmiş değildir. Haber-i ahadın sıhhati ise itikadın cevazını ifade etse bile vücubunu ifade etmez.
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından olan tefsirde bu izahlardan sonra şöyle deniliyor:
“Bizim kanaatimize göre bilgi ve inanç konularında mütevatir olmayan rivayetlerin dayanak olamayacağı birçok Sünni alimin üzerinde birleştiği bir kural olup, peygambere büyü yapıldığı iddiasının hem bilgi hem inançla ilgisi bulunduğundan bu konuda mütevatir olma değeri taşımayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir.”