Miraçta verilen 3 hediye

Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gün ve gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç; Arapça’da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.

İsra ve Miraç Hz. Peygamberin en büyük mucizelerinden birisidir. İsra; Gece yürüyüşü ve yolculuğu demektir. Miraç; Yükseğe çıkmak demektir. Bu anlamda Mirac, Hz. Peygamberin yeryüzünden ulvi makamlara yükselmesi anlamına gelir.

Miraç mucizesi Kur`ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur`ân`da şöyle anlatılır:

Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram`dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ`ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)

Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle anlatılır;

O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me`vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre`yi Allah`ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)

MİRAÇTA PEYGAMBERİMİZE VERİLEN HEDİYELER

1- Namaz: Miraçtaki en mühim hususlardan biri, beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mûsâ -aleyhisselâm-’ın tavsiyeleriyle Cenâb-ı Hakk’a mürâcaat etmiş ve başlangıçta elli vakit olarak farz kılınan namaz, beş vakte indi­rilmiştir. Bununla birlikte Cenâb-ı Hak, bire on vererek, beş vakti kılana elli vaktin ecrini ihsân edeceğini bildirmiştir. Daha sonra Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:

“Her kim bir hayır işlemek ister de onu yapamazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevap yazılır, yaptığı takdirde ise on sevap yazılır.

Her kim de, bir kötülük yapmak ister, ancak onu yapmazsa, kendisine günah yazılmaz. Şâyet o kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!” (Müslim, Îman, 259)

NAMAZ BEŞ VAKTE İNDİRİLDİ

Bu husustaki uzun hadîs-i şerîfte beyân olunduğu üzere Allâh Teâlâ, başlangıçta elli vakit olarak emredilmiş olan namazı, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in müteaddid mürâcaatı ile beş vakte indirmiştir. Bunun mânâsı, insanlar üzerindeki hukûkullâh îcâbı olarak namazın elli vakit kılınmasının müstehak olduğu, ancak Cenâb-ı Hakk’ın lutf u keremi ile bu mükellefiyetin bire on nisbetinde azaltıldığıdır. Esâsen Cenâb-ı Hakk’ın:

“Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibâdet etsinler diye yarattım.” (ez-Zâriyât, 56) beyânı, beşer için aslî faâliyetin ibâdet olduğu, ancak merhamet-i ilâhiyye îcâbı en zayıf fert dahî dikkate alınarak bu hususta tenzîlât yapıldığı mânâsına geldiği gibi, mecbûrî olmamakla birlikte beş vakitten fazlasına cevaz verildiğini ve bunun gerekliliğini de ifâde eder.

Kâmil mü’minler, farz olan bu beş vakte ilâveten, kuşluk, işrâk, evvâbin gibi nâfile namazlar kılarlar ve bilhassa gece teheccüde kalkarlar. Bütün bunlar bu vâkıanın tabiî bir neticesidir. Ancak bu gibi ibâdetlerin, insanların tâkat getirebilen ve o zevke ulaşabilen kısmına âit olması için, namaz emri elli vakitten başlatılıp bilâhare Hazret-i Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın mürâcaatı ile beş vakte indirilmiştir.

CENNETE GİRECEK İLK ÜMMET

2- Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e hitâben:

“Peygamberlerden hiçbiri Sen’den evvel, ümmetlerden hiçbiri de Sen’in ümmetinden evvel cennete girmeyecektir!” diye buyrulmuştur. (Râzî, XXVIII, 248)

BÜYÜK GÜNAHLAR AFFEDİLECEK

3- Bakara sûresinin son iki âyet-i kerîmesi vahyedilmiştir.

Müslim’de rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (Miraçta) üç şey verildi: Beş vakit na­maz, Bakara sûresinin sonu ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi…” (Müslim, Îman, 279)

Bununla birlikte Miraçtaki vahyin tafsîlât ve keyfiyetini ancak Allâh ve Peygamberi bilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz