İnsan ömrü uzayıp kısalır mı konusu ayet ve hadisler ışığında İslam âlimleri tarafından incelenmiş ve farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
Önce şunu kesinlikle bilmemiz gerekir: Dünyaya gelen her insan için bir ömür, yani yaşama süresi belirlenmiştir. Bazı insanların ömrü uzun, bazılarınınki kısadır. İnsan, ister uzun ömürlü olsun ister kısa ömürlü olsun, başka bir ifade ile ister az, ister çok yaşasın mutlaka ölecektir.
Bundan kurtuluş yoktur. Bunun kesin ve kaçınılmaz bir gerçek olduğu Kur’an-ı Kerim’de gayet açık ve net olarak bildirilmiştir. Ayrıca ecelin de asla değişmeyeceği ifade edilmiştir. Ömrün uzaması meselesine gelince, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allahla kolaydır.” (Fatır 11)
Allah Teâlâ, Hz. Nuh’u (as.) kavmini uyarmak üzere elçi olarak göndermiş, Nuh (as.) da kavmine şöyle demişti:
“Ey Kavmim! Şüphesiz ben size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım. Allah’a ibadet edin, ona karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin.” (Nuh 2-4)
Peygamber Efendimiz hangi şeylerden dolayı ömrün uzatılacağını şöyle haber vermektedir: “Her kim rızkının bollaşmasını ve ecelinin geciktirilmesini arzu ederse yakınları ile İlgisini devam ettirsin.” Bu konuda diğer iki hadis-i şerifin anlamı da şöyledir:
” Yakınları ile ilgilenmek (sıla-i rahim) ömrü uzatır.”
“Doğrusu adam, günah sebebiyle rızkından mahrum edilir. Kaderi ancak dua geri çevirir, ömrü de ancak iyilikte bulunmak artırır.”
Anlamlarını sunduğumuz ayetler ve ilgili hadis-i şeriflerden anlaşılacağı üzere, bazı sebeplerle insanın ömrü Allah tarafından uzatılabilir veya kısaltılabilir.
Bir ayette de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.” (Rad 39)
Silmek veya sabit kılıp yerinde bırakmak yaratılmışlara göredir. Allah’ın ezeli ilminde bir değişiklik olmaz. Çünkü O’nun sınırsız ilmi her şeyi kuşatmıştır. İnsanların eceli de rızıkları da bazı sebeplerle değişebilir. Bu husus ayetten de anlaşılmaktadır.
Nitekim Hz. Ömer’in Kâbe’yi tavaf ederken ağlayarak şöyle dua ettiği işitilmiştir. “Allah’ım! Eğer beni saadet ehlinden yazdıysan onu sabit kıl. Eğer şekavet ehlinden (kötülerden) yazdıysan onu sil ve beni mutlu olan ve bağışlananlardan yaz. Çünkü sen, dilediğini siler, dilediğini bırakırsın. Ana kitap senin katındadır.”
Yüce yaratıcı, insanın dünyaya nerede ve ne zaman geleceğini takdir ettiği gibi, ne kadar yaşayacağını, nerede, nasıl ve ne zaman öleceğini de ezeli ilminde takdir etmiş, ana kitapta (Levh-i Mahfuz) tespit edip yazmıştır.
İnsanın ömrünün uzatılması ve ecelinin ertelenmesi bazı sebeplere bağlanmıştır. Hadis-i şeriflerde akraba ile ilişkiyi devam ettirmenin ve iyilik yapmanın ömrün uzatılmasına sebep olacağı bildirilmiştir. Şimdi bunu kısaca açıklayalım.
Bir insan düşünelim, o eğer akrabası ile ilgisini devam ettirmeseydi ömrünün -mesela- elli yıl olacağı Allah Teâlâ’nın ezelî ilminde mevcuttu. Ancak Yüce Allah, onun hısım ve akrabası ile ilişkisini devam ettirip onları ziyaret edeceğini, iyilikte bulunacağını, gerektiğinde hizmet edeceğini ve bu sebeple ömrünün yetmiş yıl olacağını biliyordu. Bu sebeple onun ömrünü buna göre takdir etmiş ve ömründeki yirmi sene fazlalığı yapacağı bu iyiliğe bağlamıştır.
Başka bir kişinin bunları yapmayacağını bildiği için onun ömrünü de elli sene olarak takdir etmiştir. Bu durum ecelde bir değişiklik gibi görünse de Allah’ın ezelî ilminde bir değişiklik yoktur. Çünkü onun ilmi, bütün zamanlan kuşatmış, gelecekte insanın ne yapacağını, ömrün uzamasına vesile olan şeyleri yapıp yapmayacağını önceden bildiği için eceli ona göre belirlenmiştir.
Görülüyor ki bazı sebeplere bağlı olarak belirlenen ecel, vakti gelince ertelenmez ve değişmez.
Bazı âlimlere göre ömrün uzatılması zaman olarak değil, ömrün bereketli olması, faydalı ve hayırlı işler yapılarak iyi değerlendirilmesi anlamındadır.
Ömrün uzatılmasına vesile olan söz konusu sebeplerden başka, sağlığı korumak ömrün uzatılmasına, hastalık da ömrün kısalmasına sebep olabilir. Bu sebeple biz, ömrün uzatılmasına vesile olan iyiliklerin yanında, sağlık kurallarına riayet etmek ve tehlikelere karşı kendimizi korumak durumundayız.
Elbette ki sebeplere yapışmak bizim görevimizdir. Bundan ötesine bizim irademiz ulaşmaz, gücümüz yetmez. Yüce yaratıcı, bizim fazla yaşamamızı, yani ömrümüzün uzatılmasını dilemiş ise bu sebepler ömrün uzamasına vesile olur.
Şunu asla unutmayalım:
Yapılan iyilikler, alınan tedbirler, ilaçlar ve tedaviler hiç şüphesiz daha sağlıklı, daha rahat ve huzurlu yaşamamıza, ömrümüzün bir süre daha uzatılmasına vesile olabilir. Ama bunların hiçbiri ölüme çare olamaz. Çünkü ölüm, insanlar için değişmez bir kanun ve kaçınılmaz bir sondur. Bundan Allah’ın en sevgili kulu, son ve en büyük peygamber Hz. Muhammed (sas.) bile istisna edilmemiştir.
Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle bildirilmektedir:
“(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.” (Zümer 30)
Müşrikler Peygamberimizin ölümünü bekliyor ve o ölünce de peygamberlik davasının sona ereceğim umuyorlardı. Yüce Allah buna cevaben; peygamber olsa bile hiçbir insana ölümsüzlük verilmediğini ve her canlının ölümü tadacağını bildirmek üzere şöyle buyurdu:
“Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedî mi kalacaklar?” (Enbiya 34)
Süleyman Çelebi Mevlid’de bu konuda şöyle diyor:
Çün sefer kıldı cihandan Mustafa,
Dünyadan hiç kimse ummasın vefa.
Günümüz Türkçesi ile:
Mademki Mustafa dünyadan göçtü.
Artık hiç kimse dünyadan vefa ummasın.
Eğer dünya sonsuza dek kalınacak bir yer olsaydı, Allah’ın en sevgili kulu Hz. Muhammed (sas.) burada kalırdı. O bile bırakıp gitti. Öyle ise dünyanın geçici olduğunu bilelim ve aldatıcı cazibesine kapılmayalım.
Servetinin hesabını bilmeyen nice zenginler sonunda birkaç metre kefenden başka ne götürebildi? Kıtalara hükmeden, dünyaya sığmayan imparatorlar birkaç metrekare toprağa razı gelmedi mi?
Sıranın bir gün bize de geleceğini asla unutmayalım. Yarın sağ çıkacağımıza dair elimizde bir garanti yoktur. Bu sebeple vakitlerimizi çok iyi değerlendirelim. Sonsuz hayat için hazırlık yapalım ve bu uzun yolculuğa eli boş çıkmayalım.