Hurafe, yalan ve aldatıcı söz demektir. Hurafe, dini delillerden hiçbirine dayanmayan, akla ve mantığa da aykırı olan birtakım batıl inançlar; hiçbir faydası bulunmayan hatta zararı olan boş ve anlamsız fiil ve davranışlardır.
Hurafelerin en tehlikeli yanı, dinen yasaklanmış olmasına rağmen, dini inancımızın bir parçası imiş gibi algılanması ve toplumda kabul görmesidir. Böyle olduğu içindir ki hurafelerle mücadele etmek ve Müslümanlan bu illetten kurtarmak kolay değildir.
Hurafelere inanan, gerçekleri göremez, hakka ulaşamaz. Çünkü hurafeler, gerçeğe giden yolun üzerinde bir engeldir, ruhun kararmasına sebeptir. Öncelikle ruhun bu illetten temizlenmesi gerekir.
Bu yapılmaz da hurafeler zihinlerde yer bulursa, kişi evhama kapılır, çalışma azmi kınlır, morali bozulur, işleri aksar, kıymetli zamanlarım boşa harcar. Hurafelerin yaygınlaşması toplumu zaafa uğratır. Gerçeklerin araştırılmasına ve doğruların bulunmasına engel olur.
Müslüman, böyle asılsız şeylerin peşinden gitmemeli, doğru olup olmadığını, dinimizde yeri bulunup bulunmadığını araştırmadan her işittiğine inanmamalıdır. Aldığı gıdalara, boğazından geçenlere dikkat ettiği gibi öğreneceği ve inanacağı şeylere, iyi araştırdıktan ve doğruluğuna kanaat getirdikten sonra inanmalıdır. Çünkü insan araştırmadan kabul ettiği yanlışlardan dolayı sorumlu olacaktır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra 36)
Allah Teala bize akıl, fikir ve zeka vermiş ki gördüğümüz ve duyduğumuz şeylerin dinde yeri var mıdır, akla, mantığa ve hikmete uygun mudur, değil midir? İyice araştıralım ondan sonra karar verelim.
Bunun yolu, ilmine, irfanına ve dürüstlüğüne güvendiğimiz kimselere konuyu sormak veya konunun uzmanlannca yazılan kitaplardan okuyup öğrenmektir. Eğer gördüklerimiz ve duyduklarımızın dinde yeri varsa kabul edeceğiz. Yoksa kabul etmeyeceğiz, körü körüne ardından gitmeyeceğiz.
Aksi takdirde sorumlu olur, hesabını vermek zorunda kalırız. Mealini sunduğumuz bu ayet, bize sorumluluğumuzu hatırlatmaktadır.
Diyanet’in ‘hurafe listesi’ şöyle:
– Ateşe su dökülürse cin çarpar, yiyeceklerin ağzı kapatılmadığında gece onlardan cinlerin yediği anlayışı,
– Kuran ve sünnet ile örtüşmediği halde dövme yaptırmak, erkeklerin küpe takması, burçların insan karakterine etkili olduğu inancı,
– Türbe, yatır gibi yerlerden medet ummak. Bir yatırın mezar taşına mum yakıp, dilek tutmak,
– Sünnet olan çocuğun acısının azalacağına inanılarak sünnet olma anında annesi ve diğer hanımlar tarafından oklava çevirmek,
– Yeni doğan çocuğun dindar olması için göbek bağını keserek cami avlusuna bırakmak,
– Konuşmayan çocukların konuşabilmesi için cuma namazından sonra müezzin tarafından cami anahtarını çocuğun ağzına sokup çıkarmak,
– Yürümeyen çocukların ayaklarına ip bağlayarak cuma namazından ilk çıkan kişiye ipi kestirmek,
– Kırkı çıkmamış bir bebeğin tırnakları kesilirse o çocuğun hırsız olacağına inanmak,
– Küçük çocukların üzerinden atlanıldığında boylarının kısa olacağına inanmak,
– Çocuğu olmayanlara çocukları olması için deve dili veya etini yedirmek,
– Çocuk doğan eve 40 gün süre ile et alınmaması gerektiğine inanmak,
– Yeni doğan çocuğun kırkı çıkmadan evden çıkarılmaması gerektiğine inanmak,
– Boyu ölçülen çocuğun cüce kalacağına inanmak,
– Gelinin kucağına erkek çocuk verilince çocuğunun erkek olacağına inanmak,
– Loğusa kadının herhangi bir şeyden zarar görmemesi inancıyla, bulunduğu yere süpürge, soğan, sarımsak asmak, yastığının altına iğne, bıçak gibi şeyler koymak,
– Loğusa kadını kırkı çıkana kadar yalnız bırakmamak,
– Hamile kadınların saçlarını kesmemeleri gerektiğine inanmak,
– Nikah esnasında gelin ve damadın birbirlerinin ayağına bakması halinde, önce basanın sözünün geçeceğine inanmak,
– Gelin ve damadın üzerine para, üzüm, şeker ve leblebi gibi şeyler atıp, kapıda küp kırmak,
– Evlenmeyen genç kızların kısmetinin açılması için müezzine minareden para attırmak, mendil veya eşarp sallatmak,
– Baykuş ötmesi, kara kedinin insanın önünden geçmesi, horozun vakitsiz ötmesi, insanların ve araçların önünden tavşanın geçmesinin uğursuzluk sayılması, karganın ötüşünün o bölgeye gelecek belanın işareti olarak kabul edilmesi,
– İki bayram arasında nikah yapmak, duaların kabulü için mübarek gecelerde ziyaretgahlarda mum yakmak, gece vakti tırnak kesmek, cuma ve arefe günlerinde çamaşır yıkamak, dikiş dikmek, temizlik yapmak, akşam sakız çiğnemeyi ölü eti çiğnemek gibi kabul etmek, gece aynaya bakmak gibi şeylerin uğursuzluk getireceğine inanmak,
– Elden ele sabun, makas, bıçak, iğne ve soğan vermenin uğursuzluğuna inanmak,
– Sağ elinin içi kaşındığında para geleceğine, sol elinin içi kaşındığında da para çıkacağına, ayak altı kaşındığında da yola çıkılacağına inanmak,
– Cam ve porselen gibi eşyanın aniden düşüp kırılmasını, bir belanın defedileceğine işaret saymak,
– Merdiven altından geçmeyi uğursuzluk saymak,
– Cenazenin 7., 40., 52. gecesi ile ölüm yıldönümünde hatim ve mevlit okutmak,
– Cenazenin alkışlanma uğurlanması, cenazenin arkasından slogan atmak ve çiçek serpmek, cenaze için üçüncü gününde helva ve yemek dağıtmak, kefen arasına dua, ayet ve vasiyetname koymak, ölen kimse için arefe günü kurban kesmek,
– Hastanın başı üzerinde tuz gezdirmek, köz söndürmek, kurşun döktürmek,
– Dileğin kabulü için ağaçlara bez-çaput bağlamak, türbelere adakta bulunmak, türbe ziyaretlerinden şifa beklemek,
– Hıdrellez günü sahile gidilerek kuma veya toprağa ev, araba veya kadın resimleri çizilerek böylece çizilen resimler sayesinde ileride onlara sahip olunacağına inanmak,
– Camiye girerken cami duvarını öpmek,
– Tekke ve türbelerde kurban kesmek, türbe ve tekkelerden şifa beklemek, mum yakmak, el yüz sürmek,
– Misafirin, askere gidenin veya yola çıkanın arkasından su dökmek,
– Kahve falına bakmak, falcılara, büyücülere gitmek,
– Ay ve güneş tutulmasında silah atmak, teneke çalmak.