İnsanın tabii haklarından birisi de hürriyet hakkıdır. Hürriyet hakkı, “kişinin dilediği gibi düşünmesi, düşündüğünü serbestçe söylemesi ve dilediği gibi hareket etmesi” demektir.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerden birisi olan bu hürriyetin bir sınırı var mıdır? İnsan bu hürriyeti istediği gibi kullanma hakkına sahip midir? Hürriyetlerin bir sınırı söz konusu ise bunları sınırlayan sebepler nelerdir? Hürriyetlerin sınırsız bir şekilde kullanılması mı, yoksa makul bir ölçüde kullanılması mı daha yararlıdır?
Hürriyetten söz ederken akla gelen bu soruların da cevaplandırılması gerekmektedir.
Fiil ve davranışlarımızın kaynağı düşüncelerimizdir. Bu sebeple önce fikir hürriyeti, başka bir deyişle düşünce özgürlüğü üzerinde açıklama yapmakta yarar vardır. Şöyle ki:
İnsan, düşünen bir varlıktır. Onu diğer canlılardan ayıran ve seçkin bir duruma getiren özelliklerden birisi budur. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet, bize düşünmeyi emrediyor. Peygamberimiz de bir saat düşünmenin bir gece ibadetten daha hayırlı olduğunu bildiriyor. İnsan istediği gibi düşünebilir. Bunu herhangi bir şekilde sınırlamak mümkün değildir. Yani insan düşünce özgürlüğüne sahiptir. Esasen insanların düşünce ve kanaatlerine müdahale etmek, baskı yapmak, bunları zorla değiştirmeye kalkışmak söz konusu olamaz.
İslam dini, inanç konusunda bile kişileri zorlamayı, vicdanlara baskı yapmayı kabul etmez. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Dinde zorlama yoktur, hak ile batıl birbirinden iyice ayrılmıştır.” (Bakara 256)
İslam dinini tebliğ etmekle görevlendirilen Peygamberimize hitaben de şöyle buyurulmaktadır:
“Ey Muhammed! Sen öğüt ver! Esasen sen sadece öğüt vericisin. Onlara zor kullanacak değilsin.” (Ğaşiye 21-22)
“Senin vazifen sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek bize düşer.” (Ra’d 40)
Bizim görevimiz, iyi ve doğru olanı anlatmak, muhataplarımızı aydınlatarak onlara gidecekleri yolu göstermektir. Zorlamak, baskı yapmak değildir. Esasen bunun faydası da yoktur. Çünkü bir insana zorla iş yaptırmak, ellerine ve ayaklanna zincir vurmak mümkündür. Fakat vicdanlara baskı yapmak, fikirlere zincir vurmak asla mümkün değildir. Bazı düşünceler iyi olduğu gibi, bazı düşünceler de kötü olabilir. İnsan “İstediğim gibi düşünürüm.” derken iyi düşünmeye çalışmalı, kötü düşüncelerden sakınmalıdır.
İstek ve irademize bağlı olarak meydana gelen fiil ve davranışlarımızın kaynağı düşüncelerimizdir. Kalpteki şeikat, merhamet, aeıma ve yardımseverlik gibi güzel duygular iyi düşüncenin; kin, nefret, düşmanlık ve kıskançlık gibi duygular da hep kötü düşüncenin ürünü değil midir?
Pusu kurarak kasten adam öldüren kimse ile hataen adam öldürenin cezası çok farklıdır. Çünkü birincisi, önce zihinde düşünülüp tasarlandıktan sonra işlenmiş, İkincisi ise düşünülerek değil, bir kaza sonucu meydana gelmiştir.
İbadetlere baktığımız zaman da yine farklı durumla karşılaşırız. Mesela; Ramazan orucunu mazeretsiz olarak kasten bozan kimseye keffaret gerekirken, hataen bozana sadece gününe gün kaza gerekmektedir.