Dinimize göre zekâtı belli bir zenginliğe ulaşmış kimseler verir. Bir kimsenin dinen zengin sayılabilmesi için yeme, içme, giyinme, barınma, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlara sahip olması gerekir. Aynca ödeyeceği borçların dışında en az 85 gram altın veya ona eş değer mal ya da paraya sahip olması lazımdır. Zekât verilecek malın veya paranın üzerinden bir yıl geçmesi gerekir. Bu durumdaki bir kişi, elindeki mal veya paranın kırkta birini her yıl ihtiyaç sahiplerine zekât olarak vermelidir.
Dinimize göre zekât; yoksullara, düşkünlere, borçlulara, Allah (c.c.) yolunda olanlara, yolda kalmış yolculara, özgürlüğünü yitirmiş olanlara, kalbi İslam’a ısındırılmak istenenlere verildiği gibi zekât toplayan görevlilere de verilebilir. Zekât verirken öncelikle yakın akrabalarımızdan başlamak öğütlenmiştir. Örneğin zekâtı öncelikle fakir olan kardeşlerimize, onların çocuklarına, amca, hala, dayı ve teyze gibi yakın akrabalarımıza vermek daha doğru olur. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) “Akrabaya yapılan iyilikte hem sadaka hem de akrabayı koruyup kollama sevabı vardır” buyurur. Bununla birlikte uzak yerlerde yaşayan, sefalet, sıkıntı ve açlık çeken Müslümanlara da zekât verilmesi güzel bir davranıştır.
İhtiyaç sahiplerini inciterek, kibirli davranarak zekât vermek doğru değildir. Bu nedenle ihtiyaç sahiplerinin onurunu rencide etmemeliyiz. Kendimizi fakirlerin yerine koymalı ve bize nasıl davranılmasını istiyorsak biz de başkalarına öyle sine davranmalıyız. Allah Teâlâ (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de fakirlere, yetimlere ve kimsesizlere nasıl davranmamız gerektiğini şöyle öğütler: “(Rabb’in) fakir iken seni zengin etmedi mi? Yetimi sakın üzme. Yoksulu sakın azarlama. Rabb’inin nimetini minnet ve şükranla an”.
Zekât Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için verilir ve onun mükâfatı sadece Allah’tan (c.c.) beklenir. Atalarımız bu durumu ifade etmek için ne güzel söylemişler: İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık (yaratan Allah) bilir. Bu nedenle zekât verdikten sonra karşılık beklemek ve başkalarını minnet altında bırakmak yaptığımız iyiliğin değerini düşürür. Yüce Rabb’imiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir…”
Zekâtı malların en iyisinden vermeye dikkat etmeliyiz. Kendimizin beğenmediği ve hoşumuza gitmeyen kalitesiz malları elimizden çıkarmak için başkalarına zekât olarak vermek doğru değildir. Allah (c.c.) adına verdiklerimiz güzel ve değerli şeylerden olmalıdır. Yüce Allah (c.c.) bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Sakın kendiniz göz yummadan almayacağınız, ve kalitesi bozuk şeyleri hayır olarak vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, övgüye layıktır”.