Dinimiz İslamın üçüncü şartı zekat vermektir. Zekat; “Temizlik, bereket ve artmak” gibi manalara gelir. İslamda ise gücü yeten zengin müslümanların her sene mallarının kırkda birini fakirlere vermesidir. Bu, yüce Allah’ın emridir. Böylece müslümanlar arasında kardeşlik ve yardımlaşma duyguları artacak, fakirlik ortadan kalkacak, zenginler cimrilikten kurtulacak, açlık ve dilencilik önlenecek, daha nice büyük faydalar sağlanacaktır.
Zekat müessesesinin iyi işlediği bir belde de anarşi ve kötülük olmayacaktır. Zengin müslümanlar mallarının kırkda birini fakir kardeşlerine vermekle onların da iş güç sahibi olmalarını sağlamanın gönül huzurunu duyacaklardır. Zekat malın bereketlenmesine vesile olur. Böylece insan para ve pulun değil sadece Allah’ın kulu olduğu ve O’nun rızasını her şeyden üstün tuttuğunu gösterir.
Zekatla İlgili Meseleler
A) MAL SAHİBİNDE BULUNMASI GEREKEN ŞARTLAR:
1— Müslüman olmak,
2— Akıllı olmak,
3— Hür olmak
4— Erginlik çağma ulaşmış bulunmak,
5— Nisab miktarı kadar veya daha fazla borçlu olmamaktır.
B) MALDA BULUNMASI GEREKEN ŞARTLAR İSE:
1— Malın tam nisab miktarında olması,
2— Takdiren veya hakikaten nâmi (üreyici) olması,
3— Nisab miktarındaki malın üzerinden bir yıl geçmiş olmasıdır.
Zekatı verilmesi icap eden malın, sahibi elinde bulunması da şarttır. Kaybedildiği için sahibi elinde bulunmayan nisab miktarındaki mal için zekât verilmez. Zaruri ihtiyaçlardan fazla olan malın nisab miktarından olması şarttır. Zira Resul-i Ekrem (S.A. V.) nisabı takdir için meâlen: “İki yüz dirhemden az olan gümüşten sadaka (Zekât) yoktur. ” buyurmuşlardır. Hz Peygamber Efendimiz, diğer malların nisabını da başka hadis-i şerifleri ile beyan etmektedirler.
Borcu kadar veyahut daha az malı olan kimse zekat vermez. Çünkü borçlu kimsenin sahip olduğu bu miktar mal, zaruri ihtiyacındandır. Yiyeceğini, giyeceğini temin eden kazancı gibidir. Tasarrufunda bulunan maldan borcunu karşıladıktan sonra geriye nisab miktarı malı artarsa onun zekatını vermekle mükelleftir. Yalnız borcunu karşılayacak kadar malı olan kimsenin zekat alması da caizdir. Zira borçlu, kendilerine zekat verilenler arasında sayılmıştır. Borcun kul borcu olması gerekir. Yoksa; keffaret, adak ve hacc’ın farz oluşu gibi borçlar zenginin zekat vermesine mâni değildir.
ZARURİ İHTİYAÇTAN SAYILAN MALLAR
A) ZARURİ İHTİYAÇLAR:
İnsanın hayatını sağlayan zaruri ihtiyaçları herşeyden önce gelir. Peygamber Efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde meâlen: “Kişi kazancına herkesten daha layıktır. ” Başka bir hadis-i şeriflerinde de; “önce kendinden başla. ” buyurmuşlardır. Bu hadis-i şeriflerin, ifade ettiği mânâdan; geçimi sağlayan zaruri ihtiyaçlar başta gelmekte ve bunları her şeye takdim etmek gerekmekte olduğu anlaşılmaktadır. Müctehid ve din alimleri, zaruri ihtiyaçları tespit etmişlerdir.
B) İNSANIN ZARURİ İHTİYAÇLARI
1— Oturacağı evi,
2— Giyeceği elbiseleri,
3— Evinin eşyası (mobilyası)
4— Kullandığı silahları,
5— Bindiği hayvanı veya arabası,
6— İlim adamının kitapları,
7— Sanatçının aletleri,
8— Ticarette kullanmadığı bir yıllık nafakasını temin edecek miktardaki yiyecek ve içecek malzemesi. (Bir rivayete göre bir aylık nafakasıdır).
9— Geçimini sağlamak için zaruri olan diğer ihtiyaçlarıdır.
Bunlardan ayrı ayrı herbiri veyahut hepsi nisab miktarı değerinde olsa dahi, bunlardan zekât vermek icab etmez. Zira bunlar zaruri ihtiyaçlardandır. Köy, kasaba ve şehirlerde oturanların ev ihtiyaçları değişiktir. Köy ve kasabalarda oturan ailelerin durumlarına göre ev ihtiyaçları bir veya bir kaç odadan ibarettir. Göçebelerin evleri, durumlarına göre sahip oldukları çadırlardır. Şehirde oturan ailelerin de ev ihtiyaçları durumlarına göre; Yatak odaları, misafir odası, oturma odası, yemek odasından ibaret olabilir. Normal geleneklere göre aile fertlerinden her birine ait yazlık ve kışlık elbise, zaruri ihtiyaçlardan sayılır. Zengin aile hanımlarının kullandıktan çok kıymetli kürkten zekât lazım gelmez. Ailenin ihtiyacı için kullanılan evin odalarındaki mobilyadan da zekât vermek gerekmez.
Edindiği silahın veyahut av tüfeğinin değeri nisab miktarında da olsa, kullandığı bu silahtan zekât vermez. Bindiği hayvanından veya arabasından da zekât vermek lâzım değildir. Zamanımızda bu bir otomobil de olabilir.
Bindiği hayvan, kıymetli bir arap atı olabileceği gibi, otomobil de bir Cadillac veyahut Anadolu araba olabilir. Bu hayvanlar veya arabaların değerinden zekât vermek gerekmez. Çünkü bunlar, o şahsın içtiami durumuna göre zaruri ihtiyaçlarından sayılır.
İlim adamının kütüphanesinde bulunan eserlerin kıymeti bir kaç nisab miktarı olabilir. Bu kitaplardan zekât vermek (kıymetinden) lâzım değildir. İlim adamı öldükten sonra kitapları ehil olmayan oğluna intikal ettiğinde bunları babasından kalma bir yadigâr olarak muhafaza etse, sahih olan kavle göre yine zekâtını vermek gerekmez.
Bunlar gibi diğer iş kollarında geçimini sağlamak için edindiği bütün zaruri ihtiyaç eşyasının değerinden de zekât vermek lâzım değildir. Yalnız bu yollardan elde ettiği sermayenin, malın gereken şartlardan sonra zekâtını vermesi, zengin müslümana farz-ı ayındır.
İslâm’ın beş temelinden birisi olan zekât farizasını her zengin müslüman, ilahi emre uyarak hakkıyla yerine getirmiş olsa, memlekette içtimai adâlet sağlanmış olur. Ayrıca mü’minler arasında karşılıklı sevgi ve saygı bağları kuvvetlenir ve memleket refaha kavuşmuş olur. (Zekat, İsmail Ezherli, s. 14-19).