Kefaret; İşlenmiş olan bir günahı affettirmek için dinimizin emrettiği şeyleri yapmak demektir. Başka bir tanıma göre, yanlışlıkla veya mecburiyet sonucu işlenen günahın bağışlatılması için şer’i olarak verilen sadaka veya tutulan oruç demektir. Diğer bir ifade ile Kefaret; adam öldürmek, Zihar’da bulunmak yada orucu cima ile bozmak gibi durumlarda ve bazı şartlarda istenen bir ceza türüdür.
Bir kimse gelecekte herhangi bir işi yapmak veya yapmamak üzere yemin edip de yeminine bağlı kalmazsa üzerine keffaret gerekir. Mesela, vallahi, falan yere gitmeyeceğim diye yemin edip de sözünde durmazsa yeminini bozmuş olur ve keffaret ödemesi gerekir.
Fakat gitmeyeceğim dediği yere gitmezse yeminine bağlı kaldığı için yapacağı bir şey yoktur. Bozulan yemin için, yani yemin kefaretiyle ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyurulur: “Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren (lağv) yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz; fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle âzat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz” (el-Mâide 5/89).
Ancak keffaretlerde bir günde aynı fakire birden fazla fitre miktarı bedel ödenemeyeceğinden, para bir kişiye verilecekse her gün bir fitre miktarı verilerek on günde tamamlanır. Bir günde hepsinin dağıtılması isteniyorsa on ayrı kişiye verilmek suretiyle bu görev yerine getirilir.