Yüce kitabımız Kuranı Kerim’de Uhud savaşı ile ilgili ayetleri bu sayfada derledik. İşte Kuranı Kerim’de geçen Uhud savaşı ile ilgili ayetler.
8/36. İnkar edenler mallarını (insanları) Allah yolundan çevirmeye harcıyorlar; daha da harcayacaklar. Sonra bu onlara yürek acısı olacak, mağlup olacaklar, inkar edenler cehennemde toplanacaklardır. 37. Bu, Allah’ın temizi pisten ayırması ve pis olanı üst üste koyup yığarak hepsini cehenneme koyması içindir. İşte bunlar kaybedeceklerdir. 38. inkâr edenlere, eğer vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını; yok yine devam ederlerse, öncekilerle ilgili uygulamamızın geçerli olduğunu söyle. 39. İnsanları zorlayarak dinden döndürme (fitne) kalmayıp, din bütünüyle Allah’ın olana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, Allah onların yaptıklarını görmektedir. 40. Eğer yüz çevirecek olurlarsa, bilin ki, sizin sahibiniz Allah’tır. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır.
3/121. (Ey Muhammed!) Hani sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere erkenden ailenden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir. 122. Hamileri Allah olduğu hâlde, sizden iki takım bozulmaya yeltenmişti. İnananlar Allah’a güvensinler.
3/140-141. Eğer siz bir yara aldıysanız, kuşkusuz o topluluk da benzeri bir yara almıştır. Allah’ın inananları bilmesi, içinizden şahitler alması -Allah haksızlık yapanları sevmez-, inananları netleştirmesi ve inkârcıları yok etmesi için bu (zafer) günleri(ni) insanlar arasında dolaştırırız. 142. Yoksa, Allah içinizden cihad edenleri bilmeden ve dayananları bilmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? 143. Ölümle karşılaşmadan önce, onu temenni ediyordunuz. İşte şimdi onu görüyorsunuz, ama şaşkın bir hâlde bakıp duruyorsunuz.
3/151. (Allah’ın,) hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Allah’a ortak koşmalarından ötürü, inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Haksızlık edenlerin yerleri ne kötüdür. 152. Allah size verdiği sözde durdu: O’nun izniyle kâfirleri öldürüyordunuz. Ne zaman ki dağılıp, (Allah’ın) size, sevdiğiniz şeyleri göstermesinden sonra (savaş) konusunda çekiştiniz -kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti- ve itaatsizlik gösterdiniz; işte o zaman sizi denemek için (Allah) sizi onlardan geri çevirdi. O sizi atfetmiştir. Allah inananlara karşı büyük lütuf sahibidir. 153. Elçi arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz. Ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülesiniz diye, Allah sizi üzüntüden üzüntüye uğrattı. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 154. Sonra, üzüntünün ardından size bir güven, sizden bir bölüğü bürüyen bir uyuklama indirdi. Bir bölük de, kendi canı derdine düşmüş, Cahiliyye’de olduğu gibi Allah hakkında gerçek dışı bir zan yürütüyor ve: “Bu konuda bize de söz düşmez mi?” diyor. De ki: “Bütün iş Allah’a aittir”. Sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar ve: “Bu konuda bize de söz düşseydi, burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde bile olsaydınız, haklarında ölüm yazılmış olanlar yine devrilecekleri yerleri boylardı”. Bu, içinizde olanı Allah’ın denemesi ve gönüllerinizde olanı netleştirmesi içindir. Allah göğüslerde olanı bilir. 155. İki topluluğun karşılaştığı gün, Şeytan içinizden geri dönenleri, işledikleri birtakım işlerden dolayı, yoldan kaydırmak istemişti. Ama Allah onları atfetmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir. 156. Ey inananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: “Yanımızda olsalardı, ölmezler veya öldürülmezlerdi” diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah (bunu) onların yüreklerine dert edecektir. Allah diriltir de, öldürür de… Allah işlediklerinizi görmektedir. 157. Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir. 158. Andolsun ki, ölseniz de öldürülseniz de Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. 159. (Ey Muhammed!) Allah’ın rahmetinden ötürü, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılırlardı. Onları affet, onlara bağış dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdiğin zaman Allah’a güven. Allah (O’na) güvenenleri sever.
3/165. Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete, kendiniz uğrayınca: “Bu da nereden geldi?” dersiniz. (Ey Muhammed!) De ki: “Bu kendinizdendir. Allah’ın gücü herşeye yeter”. 166-167. İki topluluğun karşılaştığı gün başınıza gelen Allah’ın izniyle ve (Allah’ın) inananları ve ikiyüzlülük yapanları bilmesi içindir. Bunlara: “Gelin Allah yolunda savaşın ya da savunmada bulunun” denmişti de: “Savaş olacağını bilseydik size uyardık” demişlerdi. Onlar o gün inançtan çok inkâra yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Oysa, Allah onların gizlediklerini daha iyi bilmektedir. 168. Onlar oturup, kardeşleri için: “Bize uysalardı öldürülrnezlerdi” dediler. De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, ölümü kendinizden defedin”.
3/171. Allah’ın nimetine, lütfuna ve Allah’ın inananların yaptıklarının karşılığını heder etmeyeceğine sevinirler. 172. Onlar yaralandıktan sonra, yine Allah’ın ve Elçisi’nin çağrısına uymuşlardı. Onlardan güzel davrananlar ve (Allah’a karşı) saygılı olanlar için büyük bir ödül vardır. 173. İnsanlar onlara: “Düşmanlarınız size karşı toplandılar; onlardan korkun!” demişler, ama bu onların inancını artırmış ve: “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir” demişlerdi. 174. Nitekim kendilerine bir kötülük dokunmadan, Allah’tan bir nimet ve bollukla geri döndüler. Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir. 175. Bu Şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur; eğer inanıyorsanız onlardan değil, Benden korkun.