Peygamber Efendimizin hayatı kısaca

Peygamber Efendimizin ismi Muhammed (sav)’dir. Efendimiz, Miladi 571 yılı Nisan ayının 20’sine rastlayan Rebiu’l-evvel ayının 12. Pazartesi gecesi tanyeri ağarırken, Arap yarımadasının Hicaz bölgesi, Mekke şehrinde dünyaya teşrif etmişlerdir.

Peygamberimiz (sav)’in babasının adı Abdullah, annesinin adı Amine‘dir. Büyük babasının ismi Abdülmuttalib, dedesi (Annesinin babası) ise Vehb‘dir. Babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre‘dir. Kureyş kabilesinin Haşimoğulları soyundandır. Hem baba ve hem de anne tarafından temiz ve şerefli bir aileye mensuptur. Soyu Hz İsmail (as) ile Hz İbrahim (as)‘a dayanır.

Peygamberimiz (sav) henüz doğmadan önce babası vefat etti. Beş yaşına kadar sütannesinin yanında kaldı. Sütannesinin adı Halime, sütkardeşinin adı da Şeyma‘dır. Bundan sonra 2 yıl boyunca da annesi Âmine’nin yanında kaldı.

6 yaşında iken annesi onu akrabalarıyla tanıştırmak ve babası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmek için Medine’ye götürdü. Hz Âmine, kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları akrabalarıyla tanışmıştı. Amine dönüşte Ebva denilen yerde hastalanıp vefat etti ve orada toprağa verildi. Böylece altı yaşında iken annesini kaybetmiş oldu. Yolculukta kendileriyle birlikte olan Ümmü Eymen O’nu Mekke’ye ulaştırdı ve dedesi Abdülmuttalib’e teslim etti. Baba ve anneden yetim ve öksüz kalan Muhammed (sav), dedesi Abdülmuttalib’in yanına kalmaya başladı. Efendimiz (sav), sekiz yaşında iken de dedesini kaybetti. Gençliğine kadar amcası Ebû Talib’in yanında kaldı.

Peygamber Efendimiz (sav) gençlik yıllarında amcaları ile birlikte ticaretle uğraştı. Bu alanda doğrulukla, dürüstlükle tanındı. Amcasının koyunlarını güttü. Kötülüklerden uzak, içi dışı, tertemiz bir ahlâk ve fazilet örneği olarak büyüyordu, son derece doğru ve güvenilir bir kişiliğe sahip olduğu için halk kendisine “Muhammedü’l- Emin” yani “Güvenilir Muhammed” diyordu.

Zulüm ve haksızlıklara karşı tedbir almak amacıyla bazı Mekkelilerin oluşturduğu Hılfulfudül adlı kuruluşa katıldı ve etkili bir üye olarak görev yaptı. Kureyş’in haklı olduğu Ficar Savaşlarına katıldı. Peygamberimiz (sav) 25 yaşında Hz Hatice (ra) ile evlendi. Hz Hatice bu esnada kırk yaşında idi. Altı çocuğu Hz Hatice’den oldu. 35 yaşlarında iken, Kâ’be tamir ediliyordu. Tamir yapılma esnasında Haceru’l- esved’in yerine konulması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlığı çözmek için hakemlik yaptı. Böylece kabileler arasında çıkması muhtemel bir kavgayı önlemiş oldu.

Peygamber Efendimiz 40 yaşlarına yaklaştığında topluluktan uzaklaşarak, vaktinin çoğunu düşünmeye (Tefekküre) ayırma eğilimi kendisine hâkim olmaya başlamıştı. Bu amaçla, Mekke yakınlarında bulunan Hıra dağındaki mağaraya gider, uzun süre orada kalır, vaktini düşünmekle geçirirdi. Kendisini en çok düşündüren; toplumun içinde bulunduğu maddi ve manevi çöküntü, yaratılışın ve evrenin incelikleri gibi şeylerdi. Bu münasebetle belli sürelerde Hıra- Nur dağındaki mağarada kalmaya başladı. Nihayet Hz Muhammed (sav) 40 yaşında iken Milâdi 610 yılının Ramazan ayında bir Pazartesi gecesi Hıra mağarasında bulunduğu sırada Cebrâil (as) gelerek Allah (c.c.) tarafından Peygamber olarak görevlendirildiğini bildirdi. İlk inen ayetler Alak süresinin ilk beş ayetleridir. Peygamber Efendimiz (sav)’in davetine icabet ederek imanla ilk şereflenenler; Hz Hatice, Hz Ali, Hz Zeyd b Harise ve Hz Ebu Bekir olmuştur.

İslâm’ın Mekke’de yayılmaya başlamasıyla Mekkeli müşriklerle Müslümanlar arasında uzun yıllar sürecek mücadele de başlamış oldu. İlk yıllarda Müslümanlar baskı ve şiddete maruz kaldılar. Peygamberimiz (sav), ilk üç yıl halkı gizlice İslâm’a davet etti. Üç yılın sonunda Safa Tepesine çıkarak açık daveti başlattı. Artık müşriklerin ezaları dayanılmaz bir hal almıştı. Bu sebeple Rasûlüllah (sav)’in müsaadesiyle bir kısım Müslüman Habeşistan’a hicret etti. Müşriklerin baskıları nedeniyle Müslümanlar Daru’l Erkam‘da Peygamberimiz (sav) ile gizlicebuluşmaya başladı.

Peygamberliğin ilk altı yılı dolarken Hz Hamza ve Hz Ömer gibi yiğitlik ve cesaretleriyle tanınan zatlar Müslüman oldu. Peygamberliğin onuncu yılında peş peşe Hz Hatice ve Ebu Talib ölünce düşmanların eza ve cefaları bir kat daha arttı. Çünkü bunlar hatırlı insanlardı, çevreleriyle Peygamberimize destek veriyorlardı. Bu sırada Hz Peygamber, dış destek sağlamak amacıyla Taife gitti. Ne var ki Taifliler İslam’ı kabul etmedikleri gibi, Hz Peygamber (sav)’e iyi de davranmadılar. O’nu taşlattılar, üstü başı kan içinde kaldı. Ardı arkası kesilmeyen bu sıkıntılar devam ederken aynı günlerde Sevgili Peygamberimiz (sav) Miraç’ta İlahi ikramların doruğuna eriştirildi. Yüce Allah’ın huzuruna yükseltildi ve İlahi buyrukları, aracı olmaksızın dinlenme ve alma imkânına kavuşturuldu.

Bütün zorluklara rağmen Peygamberimiz (sav), İslâm’ı tebliğ çabalarını sürdürüyordu. Birer yıl arayla Medinelilerle 1. ve 2. Akabe Biatları yapıldı. Bunu takip eden zaman diliminde Yüce Allah’ın izniyle Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. Müslümanların Mekke’den çıktığını öğrenen Kureyş liderleri, Hz Muhammed (sav)’in de Medine’ye giderek İslâmiyet’in yayılmasını ve güçlenmesini önlemek için O’nu öldürmeye karar verdiler. Ama buna muvaffak olamadılar. En sonunda Sevgili Peygamberimiz de Allah’ın emriyle Milâdi 622 yılında Hz Ebu Bekir ile birlikte Medine’ye doğru yola çıktı. Hz Muhammed (sav) ve Hz Ebu Bekir, öncelikle Mekke yakınlarında Sevr mağarasında üç gün saklandıktan sonra, 20 Eylül 622 günü Medine yakınlarındaki Kuba mevkiine vardılar. Burada bir hafta kalarak bir mescit inşa ettiler. Kuba Mescid-i İslâm’ın ilk Mescid-i olmuştur. Böylece Mekke’den Medine’ye hicret yapılmış, 13 yıl Peygamberlik görevi yürüttüğü Mekke dönemi bitmiş oldu.

Medine’de büyük bir sevinçle karşılanan Peygamberimiz (sav), Ebu Eyyüp el- Ensari’nin hanesinde misafir olarak kaldı. İlk iş olarak da Mescid-i Nebi‘yi inşa ettiler. Mescid-i Nebi’nin bitişiğinde fakirleri, evi olmayanları barındırmak için Suffe yapıldı. Efendimiz (sav) Medine’de, Ensar (Medineli Müslümanlar) ile Muhacir (Mekkeli Müslümanlar) arasında kardeşlik kurdu. Böylece Medine’de İslâm devleti kurulmuş oldu. Medine’de yaşayan Yahudilerle antlaşmalar yaptı. Müşriklerle Müslümanlar arasında Bedir, Uhud, Hendek, gibi savaşalar oldu. Yahudiler ihanet etmesi sebebiyle Medine’den çıkarıldılar. Elçilerin dokunulmazlığı olduğu halde, Peygamberimiz (sav)’in elçisini öldüren ve Medine’ye saldırmayı tasarlayan Hıristiyanlara karşı da Mute ve Tebük seferleri düzenlendi. Hudeybiye antlaşması ile Mekke müşrikleri Müslümanları resmen tanımış oldu. Yahudilerle yapılan savaş sonucunda Hayber fethedildi. Devlet başkanlarına İslâm’a davet mektupları gönderildi. Çevre kabilelerden Hz Peygamberi ve İslâm’ı tanımak için Medine’ye temsilciler geldi. 630 yılında Mekke fethedildi. Hz Peygamber (sav), Mekkeliler için genel af ilan etti. Mekke’nin fethinden sonra İslâmiyet Arap Yarım Adasına hızlı bir şekilde yayılmaya başladı.

Peygamber Efendimiz (sav), vefat yılı olan 632 yılında Mekke’ye gelerek hac ibadetini ifa ettiler. Bu esnasında Arafat’ta yüz binden fazla Müslüman’a bir konuşma yaptı. İslâm düşüncesinin bir özeti olan ve insan hakları bakımından çok mükemmel prensipler içeren bu konuşma İslâm tarihinde “Veda Hutbesi” diye anılmaktadır. Böylece Allah Rasûlü (sav), 10 yıl da Medine’de Peygamberlik yapmış oldu. Sevgili Peygamberimiz (sav), sabırla, azimle, cesaretle 23 yıl Allah’ın dinini insanlara ulaştırdı. Peygamberimiz (sav), Veda Haccı’nı yapıp Medine’ye döndü ve bir süre sonra hastalandı. Hastalığı günden güne artıyordu. Vefatına üç gün kala hastalığı iyice ağırlaştı. Allah Rasûlü (sav) 63 yaşında iken Medine’de 12 Rebiu’l- evvel, Milâdi 8 Haziran 632 yılında, Pazartesi sabahı, elini kaldırdı ve şehâdet parmağını yukarıya doğru dikti; “Refik-i Âlâlaya” (Yüce Dosta) buyurdu. Bu son sözü oldu. Allah’ın elçisi 63 yaşında mübarek ruhunu Mevlâsına teslim ettiler. Faziletlerle dolu nurlu bir hayattan sonra bu fani âlemden Refik- i Âla’ya yükseldiler. Ashâb-ı Kirâm acı haberi gözyaşları içinde öğrendi. Medine-i Münevvere’yi matem havası kapladı. Hz Ebû Bekir (ra)’in konuşması Müslümanları sakinleştirdi. Yıkama ve defin işleri Hz Ali (ra)’in öncülüğünde yapıldı. Cenaze namazı erkekler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere sıra ile cenazenin bulunduğu hücre-i saadette münferit olarak kılındı. Peygamberimiz (sav) vefat ettiği yer olan Hz Aişe (ra)’in odasına mezar kazılarak, vefatından bir gün sonra Salı günü defnedildi. Kabrinin bulunduğu yere Ravza-ı Mutahhara denilmektedir. O’nun yolundan giderek ahirette komşuluğuna, şefaatine ermeyi Rabbimiz hepimize nasip eylesin inşallah… Âmin!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz