Hz Yakup ve Hz Yusuf ile ilgili ayetler

Yüce kitabımız Kuranı Kerim’de Hz Yakup ve Hz Yusuf ile ilgili ayetleri bu sayfada derledik. İşte Kuranı Kerim’de geçen Hz Yakup ve Hz Yusuf ile ilgili ayetler.

19/58. İşte onlar Âdem’in ve Nuh’un beraberinde taşıdıklarımızın soyundan; İbrahim ve İsrail’in (Yakub’un) soyundan gelen, kendilerini seçip doğru yola eriştirdiğimiz, Allah’ın kendine nimet verdiği peygamberlerdendir. Rahman’ın ayetleri onlara okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.

12/4. Yusuf, babasına: “Babacığım! (Rüyamda) onbir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm” demişti. 5-6. (Babası:) “Oğlum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana tuzak kurarlar. Şeytan insanın apaçık düşmanıdır. Böylece, Rabbin seni seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek, daha önce ataların İbrahim ve ishâk’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yâkub soyuna da tamamlayacaktır. Senin Rabbin bilendir ve bilgedir” dedi. 7. Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ibretler vardır. 8-9. (Yusuf’un kardeşleri:) “Biz güçlü bir takım olduğumuz hâlde, Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha çok sevgilidir. Babamız apaçık bir yanılgı içindedir. Yûsuf’u öldürün veya ıssız bir yere bırakın! Babanızın sevgisi size kalsın; ondan sonra da iyi bir topluluk olursunuz” demişlerdi. 10. İçlerinden biri: “Yûsuf’u öldürmeyin, onu kuyunun derinliklerine bırakın, böyle yaparsanız bir kervan onu bulup alır” dedi. 11-12. Onlar: “Ey babamız! Yûsuf’u bize niye güvenemiyorsun? Oysa biz onun iyiliğini istiyoruz.52 Yarın onu bizimle beraber gönder; gezsin, oynasın. Şüphesiz, biz onu koruyabiliriz” dediler. 13. Babaları: “Onu götürmeniz beni üzüyor. Siz ondan dalgın olduğunuz bir anda onu kurdun yemesinden korkuyorum” dedi. 14. “Andolsun, biz güçlü bir takım iken, onu kurt yerse, bu durumda biz işe yaramayan kimseler sayılırız” dediler. 15. Yûsuf’u götürüp bir kuyunun derinliklerine bırakmayı kararlaştırdıkları vakit, Biz de Yûsuf’a: “Kardeşlerinin bu işlerini hiç farkına varmayacakları bir zamanda mutlaka haber vereceksin” diye vahyetmiştik. 16. Akşam üstü ağlayarak babalarına geldiler. 17. “Ey babamız! Biz yarış yapmaya gitmişik, Yûsuf’u eşyamızın yanına bırakmıştık, onu kurt yedi. Biz (her ne kadar) doğru söylesek de, sen bize inanmazsın” dediler. 18. Yûsuf’un -üzerine başka bir kan bulanmış olan- gömleğini getirdiler. Babaları: “Nefsiniz sizi bir iş yapmaya sürükledi. Artık (bana) güzelce sabretmek düşer; bu anlattıklarınıza karşı ancak Allah’tan yardım istenir” dedi. 19. Bir kervan geldi. Sucularını suya gönderdiler. Sucu kovasını kuyuya saldı. “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Yûsuf’u alıp ticaret malı olarak onu sakladılar. Oysa, Allah yaptıklarını bilmekteydi. 20. Yanlarında alıkoymak istemedikleri için, onu düşük bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. 21. Onu satın alan Mısırlı, karısına: “Ona iyi bak, belki bize yararı dokunur, belki de onu evlat ediniriz” dedi. Böylece Biz Yûsuf’u o yere yerleştirdik ve ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah, işine hâkimdir. Fakat insanların çoğu bilmez. 22. Büyüyüp olgunlaşınca, ona hüküm ve ilim verdik. İyi davrananları böylece ödüllendiririz. 23. Evinde bulunduğu kadın Yûsuf’un etrafında dolanarak yaltaklandı, kapıları sımsıkı kapadı ve: “Hadi gelsene!” dedi. Yûsuf: “Allah’a sığınırım. Efendim bana güzel baktı. Haksızlık yapanlar kurtuluşa eremezler” dedi. 24. Kadın, Yûsuf’u arzulamıştı. Rabbinin kesin delilini görmeseydi, Yusuf da onu arzu edecekti. İşte böylece kötülüğü ve çirkin işi ondan çevirdik. O, Bize içten bağlı kullarımızdandır. 25. İkisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın arkadan Yûsuf’un gömleğini yırttı. Kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın: “Ailene kötülük etmek isteyenin cezası nedir? Ya hapsedilmek veya can yakıcı bir azaba çarptırılmak olmalıdır” dedi. 26-27. Yûsuf: “O bana yaltaklandı” dedi. Kadın tarafından bir tanık: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiş, erkek yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiş, erkek doğru söyleyenlerdendir” diye tanıklık etti. 28-29. Kocası, Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtık olduğunu görünce, karısına: “Bu sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız büyüktür. Yûsuf! Sen buna aldırma! Ey kadın! Sen de günahının bağışlanmasını dile! Doğrusu, günahkârlardansın” dedi. 30. Şehirde birtakım kadınlar: “Vezirin karısı, uşağına yaltaklanmış, sevgisi bağrını delmiş. Biz onu açık bir şaşkınlık içinde görüyoruz” dediler. 31. Kadın, kadınların suçlamalarını işitince, onlara davetiye gönderip, bir ziyafet hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. Yusuf’a: “Karşılarına çık” dedi. Kadınlar Yusuf’u görünce, onu yüce buldular ve ellerini doğradılar. “Allah esirgesin! Bu bir insan değil; bu olsa olsa değerli bir melektir” dediler. 32. Kadın: “İşte siz beni bunun için kınamıştınız. Ben onun olmak istedim, ama o iffetli davrandı. Ona emrettiğimi yapmazsa, and olsun, hapse tıkılacak ve aşağılıklardan olacaktır” dedi. 33. Yûsuf: “Rabbim! Hapis benim için bunların istediklerini yapmaktan daha iyidir. Eğer düzenlerini benden çevirmezsen, onlara yönelip bir cahillik yapabilirim” dedi. 34. Rabbi onun yalvarışını kabul etti ve kadınların düzenini ondan savdı. O işitendir, bilendir. 35. Sonra kadının ailesi, delilleri Yûsuf’tan yana gördüğü hâlde, onu bir süre için hapsetmeyi uygun buldu. 36. Onunla beraber hapse iki genç daha girmişti. Biri: “Rüyam’da şaraplık üzüm sıktığımı görüyorum dedi. Öbürü de: “Başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm dedi. “Bize bunu yorumla, senin güzel davrananlardan olduğunu görüyoruz” (dediler). 37-41. (Yûsuf:) “Rabbimin bana öğrettiği bilgi ile, size verilen yemek daha gelmeden onu size yorumlayacağım. Ben Allah’a inanmayan ve ahireti de inkâr etmekte olan bir toplumun dinini bıraktım. Atalarım İbrahim, İshâk ve Yâkub’un dinine uydum. Herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmak bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmez. “Ey hapis arkadaşlarım! Ayrı ayrı bîr sürü tanrılar mı daha iyi, yoksa, karşı konulmaz tek Allah mı? Allah’ı! bırakıp taptıklarınız, sizin ve babalarınızın adlandırdığı boş isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlara bir otorite indirmemiştir. Hakimiyet yalnız Allah’a aittir. Kendisine tapmanızı emretmiştir. İşte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmez”. Ey hapis arkadaşlarım! Biriniz efendisine şarap sunacak; diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecek. Sorduğunuz işin olacağı budur” dedi. 42. İkisinden, kurtulacağını sandığı kimseye: “Efendinin yanında beni an” dedi. Ama Şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu ve Yûsuf, bir kaç yıl daha hapiste kaldı. 43. Hükümdar: “Ben yedi semiz ineği, yedi cılız ineğin yediğini, yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumlamasını biliyorsanız, şu rüyam hakkında bana bilgi verin” dedi. 44. “Birtakım karma karışık düşler; biz böyle düşleri yorumlamayı bilmeyiz” dediler. 45. İki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra Yûsuf’u hatırladı ve: “Ben bunu size yorumlayacağım, ama beni gönderin!” dedi. 46. “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Yedi cılız ineğin yediği yedi semiz inek, yedi yeşil başak ve o kadar da kuru başak hakkında bize bilgi ver ki, insanlara döneyim ve onlar da öğrensinler” dedi. 47-49. (Yûsuf) dedi ki: “Yedi sene adet olduğu üzere ekin ekersiniz. Biçtiğiniz ekinin yediğinizden artakalanını başağında bırakın. Bunun ardından, yedi kurak yıl gelecek ve saklayacağınız bir miktarı dışında, bu yıllar için önceden biriktirdiklerinizin tamamını yiyip bitirecektir. Sonra onun ardından insanların bol yağmura kavuşacağı bir yıl gelir ve o zaman kurtulurlar”. 50. Hükümdar: “Onu bana getirin!” dedi. Elçi Yusuf’a gelince: “Efendine dön; kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi, sor. Doğrusu, Rabbim onların düzenini bilir” dedi. 51. Hükümdar, kadınlara: “Yûsuf’a yaltaklanmak istediğinizde durumunuz ne idi?” dedi. Kadınlar: “Allah esirgesin! Ondan bir fenalık görmedik” dediler. Vezirin karısı: “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ona yaltaklanan bendim. Yusuf dosdoğru kimselerdendir” 52-53. Yûsuf: “Ben sadece, (Vezir) kendisine arkadan ihanet etmediğimi ve Allah’ın ihanet edenlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesini istedim. Ben kendimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin esirgemesi dışında, nefis kötülüğü emreder. Rabbim çok bağışlayıcı ve merhametlidir” dedi. 54. Hükümdar: “Onu bana getirin; onu kendime (yardımcı olarak) ayırayım” dedi. Onunla konuşunca: “Bugün yanımızda senin önemli bir yerin ve güvenilir bir durumun vardı” dedi. 55. Yusuf: “Beni ülkenin hâzinelerine gözcü yap, ben bilgili bir koruyucuyum” dedi. 56. Böylece Yusuf’a o ülkelerde yerleşme imkanı sağladık, istediği yerde oturabilirdi. Biz rahmetimizi dilediğimize ulaştırırız. İyi davrananların ücretini zayi etmeyiz. 57. Ancak ahiret ücreti, inanan ve saygılı olanlar için daha iyidir. 58. Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler; o onları tanıdı, ama onlar onu tanımadılar. 59-60. Onların yüklerini hazırlatınca: “Baba bir kardeşinizi bana getirin. Benim ölçüyü tam yaptığımı ve benim konukseverlerin en iyisi olduğumu görmüyor musunuz? Eğer onu bana getirmezseniz bundan sonra benden bir ölçek bile alamazsınız, bana da yaklaşamazsınız” dedi. 61. Kardeşleri: “Onu babasından almaya çalışacağız; bunu yapacağız” dediler. 62. Yusuf memurlarına: “Getirdikleri malları yüklerine koyun, ailelerine dönünce belki onların farkına varırlar da tekrar gelirler” dedi. 63. Babalarına döndüklerinde: “Ey babamız! Bize bir daha yiyecek almamız yasaklandı, kardeşimizi bizimle gönder, ölçüp alalım. Doğrusu biz onu koruruz” dediler. 64. “Daha önce kardeşini size nasıl emanet ettimse, onu da öyle (size güvenmeksizin) emanet ederim. En iyi koruyucu Allah’tır. O merhamet sahiplerinin en merhametlisidir” dedi. 65. Yiyecek yüklerini açtıklarında, sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüler. “Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermayemiz de bize geri verileli. Ailemize onunla yine yiyecek getiririz. Kardeşimizi de korur ve bir deve yükü de artırırız, aslında bu az bir ölçektir” dediler. 66. Babaları: “Hepiniz kuşatılmadıkça, onu bana getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermezseniz, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Söz vermeleri üzerine de: “Söylediğimize Allah vekildir” dedi. 67. “Ey oğullarım! Tek bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben sizi, Allah’a karşı hiç bir şeyden koruyamam. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na güveniyorum. Güvenecek olanlar da O’na güvensinler” dedi. 68. Babalarının emrettiği yerden girdiler. Aslında bu, Allah’a karşı onlara bir yarar sağlamazdı. Ne var ki, Yâkup içinde bulunan: açığa vurmuş oldu. O kendisine öğrettiğimiz için (bu konuda) bilgi sahibi idi; fakat insanların çoğu bilmezler. 69. Yûsuf’un yanına girdikleri vakit, kardeşini bağrına bastı. “Ben senin kardeşinim; onların yapmış olduklarından artık tedirgin olma” dedi. 70. Yûsuf onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne yerleştirdi. Sonra bir tellala “Ey kervancılar siz hırsızsınız” diye ilân ettirdi. 71. Onlara dönerek: “Ne kaybettiniz?” dediler. 72. “Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler. 73. Yâkub’un oğulları: “Allah’a yemin ederiz ki, -sizin de bildiğiniz gibi- biz asla burada bozgunculuk yapmak için gelmedik ve biz hırsız da değiliz” dediler. 74. “Yalancı iseniz, cezası ne olsun?” dediler. 75. “Onun cezası, kimin yükünde bulunursa, onun buna karşılık alıkoyulmasıdır. Biz haksızlık yapanları böyle cezalandırırız” dediler. 76. Yûsuf, kardeşinin yükünden önce ötekilerin yüklerini aramaya başladı. Sonra kardeşinin yükünden onu çıkardı, işte Yusuf’a böyle bir plân kurdurduk. Hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alamazdı. Allah’ın dilemesi başka. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilgi sahibinden üştün bir bilen bulunur. 77. “Eğer o çalmışsa, (zaten) daha önce onun kardeşi de hırsızlık yapmıştı” dediler. Yûsuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı ve (içinden): “Çok kötü durumdasınız ve Allah anlattığınızı daha iyi bilir” dedi. 78. “Ey Vezir! Onun yaşlı kalmış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Senin iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz” dediler. 79. “Allah korusun! Biz malımızı kimde bulmuşsak, ancak onu alıkoruz. Yoksa haksızlık etmiş oluruz” dedi. 80-82. Ümitsizliğe düşünce, konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri: “Babanızın Allah adına sizden kesin söz aldığını ve daha önce Yûsuf’a yaptığınız işi bilmiyor musunuz? Babam bana izin verene veya hükmedenlerin en iyisi olan Allah benim için hüküm verinceye kadar, bu yerden ayrılmayacağım. Siz babanıza dönün: «Ey babamız! Oğlun hırsızlık yaptı. Biz ne bildiğimizden başka bir şeye tanıklık ediyoruz, ne de gizli olanı saklıyoruz. Bulunduğumuz kasabanın halkına ve beraberinde geldiğimiz kervana da sorabilirsin. Andolsun, biz doğru söylüyoruz» deyin!” dedi. 83. Yâkup: “Nefisleriniz sizi bir iş yapmaya sürükledi. Artık bana güzelce sabretmek kalıyor. Belki Allah hepsini birden bana getirir. O Bilgin’dir, Bilge’dir” dedi. 84. Ve onlardan yüzünü çevirdi. “Vah, yazık Yûsuf’a” dedi. Üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde tutuyordu. 85. Oğulları: “Vallahi Yûsuf’u ana ana bitkin düşeceksin veya helâk olacaksın” dediler. 86. Babaları: “Ben tasamı ve üzüntümü yalnız Allah’a anlatırım. Ben Allah katından sizin bilmediklerinizi bilirim” dedi. 87. Yâkup: “Ey oğullarım! Gidin; Yûsuf ve kardeşinden bir şey duymaya bakın. Allah’ın merhametinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü, inkârcılardan başkası Allah’ın merhametinden umudunu kesmez” dedi. 88. Kardeşleri, Yûsuf’un yanına girdikleri zaman: “Ey Vezir! Bize ve ailemize darlık çöktü. Değersiz bir sermaye ile geldik. Ama ölçeği tam yap ve bize sadaka ver. Allah sadaka verenleri ödüllendirir” dediler. 89. Yûsuf: “Siz Yûsuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz? Siz cahillik yapan kimselersiniz” dedi. 90. “Yoksa, sen Yûsuf musun?” dediler. “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Kim Allah’a saygılı olur ve sabrederse, Allah iyi davrananların ödülünü zayi etmez” dedi. 91. Kardeşleri: “Allah hakkı için, Allah seni bize tercih etti. Şüphesiz biz suç işlemiştik” dediler. 92 – 93. Yûsuf: “Bugün size sitem yok. Allah sizi bağışlar. O merhamet sahiplerinin en merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne örtün de gözleri görsün. Bütün ailenizi bana getirin” dedi. 94. Kervan Mısır’dan ayrılınca, babaları: “Eğer bana bunak demezseniz, inanın ki, Yûsuf’un kokusunu duyuyorum” dedi. 95. “Allah’a andolsun, doğrusu sen eski yanılgındasın” dediler. 96. Müjdeci gelip gömleği yüzüne atınca, Yâkup görmeye başladı. Bunun üzerine: “Size: «Ben Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum» dememiş miydim?” dedi. 97. “Ey babamız! Suçlarımızın bağışlanmasını dile; biz suçluyuz” dediler. 98. “Rabbimden bağışlanmanızı dileyeceğim. O çok bağışlayıcı ve merhametlidir” dedi. 99. Yûsuf’un yanına girdiklerinde, Yûsuf ana-babasını bağrına bastı ve: “Allah’ın dileğince, Mısır’a güven içinde yerleşin” dedi. 100-101. Ana-babasını tahta çıkardı ve hepsi Yûsuf’un önünde eğildiler. Yûsuf: “Babaçığım! Bu, görmüş olduğum o rüyanın çıkmasıdır. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran ve sizi çölden getiren Rabbim gerçekten bana iyilikte bulundu. Rabbim dilediğine lütufta bulunur. O Bilgin’dir, Bilge’dir. Rabbim bana hükümdarlık verdi, bana rüyaların yorumunu öğretti. Ey göklerin ve yerin yaratanı! Benim dünyada da, ahirette de mahibim Şensin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni iyilere kat” dedi. 102. (Ey Muhammed!) Bu sana anlattıklarımız gayba ait olaylardır. Onlar elbirliği edip düzen kurarlarken sen yanlarında değildin.

2/130. Kendini bayağılaştırandan başka kim İbrahim’in dininden yüz çevirir? Biz dünyada onu seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. 131. Zira, Rabbi ona: ‘Teslim ol!” buyurduğunda, o da: “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. 132. İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti. Yâkup da: “Oğullarım! doğrusu size bu dîni Allah seçti. Siz de ancak Allah’a teslim olarak can verin!” dedi. 133. Yoksa Yâkub’a ölüm geldiğinde siz yanında mıydınız? Oğullarına: “Benden sonra neye tapacaksınız?” diye sormuştu. Onlar da: “Senin Tanrına, ataların İbrahim, ismâil, ishâk’ın Tanrısı olan Tek Tanrı’ya tapacağız ve biz O’na teslim olmuşuzdur” demişlerdi. 134. Bunlar, gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış olduklarından siz sorumlu tutulmayacaksınız.

3/93. (Ey Muhammed!) Tevrat’ın indirilmesinden önce, İsrail’in kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğulları’na helal idi. De ki: “Doğru Söylüyorsanız Tevrat’ı getirin ve onu okuyun.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz