Hz Muhammed’in karşıtlarına yönelik helak ve azap tehditleri ile ilgili ayetler

Yüce kitabımız Kuranı Kerim’de Hz Muhammed’in karşıtlarına yönelik helak ve azap tehditleri ile ilgili ayetleri bu sayfada derledik. İşte Kuranı Kerim’de geçen Hz Muhammed’in karşıtlarına yönelik helak ve azap tehditleri ile ilgili ayetler.

68/44. (Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş (sona) yaklaştıracağız. 45. Onlara mühlet veriyorum; Benim tuzağım sağlamdır.

73/15. Firavun’a bir elçi gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda tanıklık edecek bir elçi gönderdik. 16. Firavun o elçiye karşı gelmişti de, onu çok ağır bir cezaya uğratmıştık. 17. Eğer inkâr ederseniz, gençleri ihtiyarlatan günden nasıl korunacaksınız? 18. O günün şiddetiyle gök bile parçalanır. Allah’ın sözü yerine gelir. 19. Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.

102/1-2. Çokluk davası, kabirlere varmanıza kadar sizi oyalar. 3. Hayır; yakında bileceksiniz. 4. Hayır, hayır; yakında öğreneceksiniz. 5. Hayır; kesin olarak bir bilseniz. 6. Cehennem ateşini kesin göreceksiniz. 7. Sonra onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz. 8. Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten kesin sorguya çekileceksiniz.

53/55. Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin? 56. İşte bu da (Muhammed) ilk uyaranlar gibi bir uyarandır. 57. Yaklaşacak olan yaklaşmıştır. 58. Onu Allah’tan başka giderecek olan da yoktur. 59. Siz bu söze mi şaşıyorsunuz? 60. Ağlamıyorsunuz da, gülüyorsunuz. 61. Ve burun kıvırıyorsunuz. 62. Artık secdeye varın ve (Allah’a) kulluk edin.

85/17-18. (Ey Muhammed!) Firavun ve Semûd ordularının haberi sana geldi mi? 19. İnkâr edenler, hep yalanlaya gelmişlerdir. 20. Oysa, Allah onları arkalarından kuşatmıştır.

50/12-14. Onlardan önce Nûh’un kavmi, Ressliler, Semûd, Âd, Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler ve Tübbâ kavmi de yalanlamışlardı. Bunların hepsi elçileri yalanlamışlardı da, tehdidim gerçekleşmişti.

50/36. (Ey Muhammed!) Bunlardan önce, bunlardan daha güçlü, diyar diyar dolaşan nice nesilleri yok etmişizdir. Kurtuluşu var mı?

54/43. Ey Mekke putperestleri! Sizin in-kârcılarınız bunlardan (Firavun ve taifesinden) daha mı iyiler, yoksa kitablarda sizin için bir ruhsatnâme mi var? 44. Yoksa: “Biz muzaffer olacak bir topluluğuz” mu diyorlar? 45. Toplulukları dağıtılacak ve onlar arkalarına dönüp kaçacaklardır. 46. Kıyamet saati onlara söz verilmiştir. O ne korkunç, ne acı bir saattir!

54/51. Sizin benzerlerinizi yok ettik, öğüt alan yok mudur?

38/15. Bunlar da ancak, dönüşü olmayan tek bir çığlık beklemektedirler. 16. Bunlar: “Rabbimiz! Bizim payımızı hesaplaşma gününden önce ver” derlerdi.

7/94. Biz hangi kasabaya bir peygamber göndermişsek, oranın halkını, yalvarıp yakarsınlar diye darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır. 95. Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk da, insanlar çoğaldılar ve: “Atalarımız da sıkıntıya ve sevince kavuşmuşlardı” dediler. Bundan dolayı hiç farkında olmadıkları bir durumda onları ansızın yakalayıverdik. 96. Eğer bu kasabaların halkı inanıp saygılı olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını açardık. Ama yalanladılar; biz de kazanmış olduklarına karşılık onları yakalayıverdik. 97. Bu kasabaların halkı uyurlarken geceleyin baskınımızın başlarına gelmesinden güvende miydiler? 98. Veya bu kasabaların halkı, eğlenirlerken, kuşluk vakti baskınımızın başlarına gelmesinden güvende miydiler? 99. Allah’ın düzeninden güvende miydiler? Allah’ın düzeninden ancak kaybedecek toplum güvende olur.

7/181. Yarattıklarımız arasında, Hakka göre yol gösteren ve adaletle hükmeden bir topluluk vardır. 182. Ayetlerimizi yalanlayanları ise, bilmedikleri yönden ağır ağır sonuca yaklaştıracağız. 183. Onlara süre veriyorum; Benim tuzağım çetindir. 184. Arkadaşlarında (Muhammed’de) bir delilik olmadığını düşünmüyorlar mı? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır. 185. Göklerin ve yerin hükümranlığı ve Allah’ın yarattığı şeyler üzerinde düşünüp, belki de ecellerinin yaklaşmış olduğunu (görmüyorlar mı)? Bundan sonra hangi söze inanacaklar?

72/24. Sonunda, kendilerine söz verileni gördükleri zaman, kimin yardımcısının daha güçsüz ve sayısının daha az olduğunu bileceklerdir. 25. (Ey Muhammed!) De ki: “Size söz verilen yakın mıdır, yoksa Rabbim onu uzun süreli mi kılmıştır, ben bilmem”.

36/31. Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi? 32. Hepsi huzurumuza getirileceklerdir.

36/48. İnkarcılar: “Doğru sözlü iseniz, bu verilen söz ne zamandır?” derler. 49. Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler. 50. O zaman, artık ne vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

19/73. Âyetlerimiz onlara apaçık okunduğu zaman, inkâr edenler inananlara: “Bu iki takımdan hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir?” derler. 74. Onlardan önce nice nesilleri yok ettik; onlar donanımca ve gösteriş bakımından bunlardan daha iyiydiler. 75. De ki: “Kim şaşkınlık içinde ise -Rahman, onu erteledikçe ertelemiş olsa da- sonunda tehdid edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman, kimin yerinin daha kötü ve adamlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir.

19/98. Bunlardan önce nice nesilleri yok ettik. Şimdi onlardan hiç birini duyuyor veya hiç bir ses işitiyor musun?

20/128. Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri yok etmiş olmamız, onları doğru yola sevketmedi mi? Doğrusu bunlarda akıl sahipleri için ibretler vardır. 129. Eğer Rabbimin verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.

26/202. Bu (azab) onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir. 203. O zaman, “Ertelenmez miyiz?” derler. 204. Bizim azabımızı acele mi istiyorlardı? 205-207. Görmedin mi? (Ey Muhammed!) Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da kendilerine söz verilen azap başlarına gelse, kendilerine dünyada verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlamaz.

27/71. Onlar: “Eğer doğru söylüyorsanız, bu sözünüz ne zaman yerine gelecektir?” derler. 72. De ki: “Acele ettiğiniz şeyin birkısmı belki de ensenizdedir”.

17/68. O’nun, karada da sizi yere batırmasından veya başınıza taş yağdım masından güvende misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız. 69. Ya da, sizi tekrar denize döndürerek, kırıp geçiren bir kasırgayı üzerinize gönderip, inkar etmenizden ötürü sizi suda boğmasından güvende misiniz? Sonra sizin için Bizden davacı olacak kimse de bulamazsınız.

10/46. Onlara söz verdiğimiz azabın bir-kısmını sana ya gösteririz, ya da ruhunu alırız. Nasıl olsa dönüşleri Bizedir. Sonra, Allah onların yaptıklarına tanıktır. 47 Her ümmetin bir elçisi vardır. Onlara elçileri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilmiş olur ve onlara zulmedilmez. 48. Diyorlar ki: “Doğru sözlü iseniz, bu söz verilen azap ne zamandır?” 49. De ki: “Allah’ın dilemesinin dışında ben kendime ne zarar verebilir, ne de yarar sağlayabilirim. Her ümmetin bir süresi vardır. Onların süreleri dolduğu zaman, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler. 50. De ki: “Allah’ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelse, ne yaparsınız?” Suçlular bunda niye acele ediyorlar? 51. O hâlde, vuku bulduğu zaman mı ona inanacaksınız? Şimdi mı inanıyorsunuz? Ama siz onu acele istiyordunuz.

10/102. Kendilerinden önce geçen günlerden başka bir şey mi bekliyorlar? De ki: “Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim”. 103. Sonra Biz elçilerimizi ve inananları kurtarırız. Mü’minleri böyle kurtarırız -bu zaten Bize düşer-.

11/8. Onların azabını sayılı bir süreye kadar erteleyecek olsak, kesinlikle: “Onu alıkoyan nedir?” diyeceklerdir. Bilsinler ki, onlara azap geldiği gün artık geri çevrilmez. Alaya alıp durdukları şey önlem kuşatacaktır.

11/121-122. (Ey Muhammed!) inanmayanlara: “Durumunuzun gerektirdiğini yapın; biz de yapacağız. Bekleyin; biz de bekleyeceğiz” de.

12/107. Onlar, Allah’ın azabından (kendilerini) bürüyecek bir belanın gelmesinden, ya da kıyamet saatinin, farkında olmayacakları bir anda ansızın başlarına gelmesinden güvende midirler?

6/133. Rabbin hiç bir şeye muhtaç değildir ve merhamet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir topluluğun soyundan yarattığı gibi, dilediğini de sizin yerinize getirir. 134. Size söz verilen, şüphesiz yerine gelecektir; siz onun önüne geçemezsiniz. 135. (Ey Muhammed!) De ki: “Ey kavmim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın. Ben de yapacağım. Bu dünyanın sonucu kimin olacak, (yakında) bileceksiniz. Çünkü haksızlık edenler kurtulamazlar”.

37/171-173. Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: Onlar, şüphesiz yardım göreceklerdir ve Bizim ordumuz üstün gelecektir. 174. (Ey Muhammed!) Bir süreye kadar onlara aldırış etme. 175. Sonra (olacakları) seyret; onlar da görecekler. 176. Azabımıza uğramak için acele mi ediyorlar? 177. O azap yurtlarına indiğinde, uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! 178. Bir süreye kadar onlara aldırış etme. 179. Sonra (olacakları) seyret; onlar da görecekler.

34/29. Onlar: “Doğru sözlü iseniz söyleyin, verilen bu söz ne zamandır?” derler. 30. De ki: “Size, bir gün tâyin edilmiştir. Ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de öne geçebilirsiniz”.

39/25. Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı da, farkına varmadıkları yerden onlara bir azap gelip çatmıştı. 26. Allah onlara, dünya hayatında rezilliği tattırdı; ahiret azabı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

39/39-40. (Ey Muhammed!) De ki: “Ey kavmim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu, ben de yapacağım. Kendisini rezil edecek azap kime gelecek ve sürekli azap kime inecek bileceksiniz”.

39/54-58. (Onlara de ki:) “Rabbinize yönelin. Âzab size gelmeden önce O’na teslim olun; sonra yardım görmezsiniz. Azabın size ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada gelmesinden önce Rabbinizden size indirilen en güzel (söz)e uyun ki, kimse: «Allah’a karşı vurdumduymazlık ettiğim için bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alaya alanlardanmışım» demesin; veya kimse: «Allah beni doğru yola eriştirseydi sakınanlardan olurdum» demesin; yâhut, azabı gördüğünde: «Keşke benim için dönüş imkânı bulunsa da, iyi davrananlardan olsam» demesin”.

41/13. (Ey Muhammed!) Eğer yüz çevirirlerse oniara de ki: “Ben sizi, Ad ve Samûd’un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırga ile uyardım”.

43/41-42. Ya seni (onlardan) uzaklaştırıp, onlardan öc alırız; yahut onlara vadetteğimizi sana da gösteririz. Biz onlara karşı gücü yetenleriz.

43/66. Farkında olmadıkları bir anda kıyametin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar?

44/9. Hayır; inkârcılar şüphe içinde oyalanıyorlar. 10-11 (Ey Muhammed!) Göğün, insanları bürüyeceği ve gözle görülen bir duman çıkaracağı günü gözetle; bu, can yakan bir azabdır. 12. insanlar: “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; artık biz inananlarız” derler. 13-14. Onlar kim, öğüt almak kim? Kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti de, ondan yüz çevirmişler ve: “Öğretilmiş bir deli” demişlerdi. 15. Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkârcıiığınıza döneceksiniz. 16. Onları çarptıkça çarpacağımız gün, mutlaka öcümüzü alırız.

46/35. (Ey Muhammed!) Elçilerden kararlılık gösterenlerin dayandığı gibi sen de dayan. Onlar (inkârcılar) için acele etme; kendilerine söz verileni gördükleri gün, (onlara, dünyada) sadece bir gündüz saati kalmışlar gibi gelir. (Bu, bir) bildiridir; hiç yoldan çıkmış olanlardan başkası yok edilir mi?

51/59. Bu zalimlerin de, tıpkı (önceki) arkadaşlarının payları gibi payları vardır. Onun için, hiç acele etmesinler. 60. Kendilerine söz verilen günün azabından dolayı vay o inkâr edenlere!

16/1. Allah’ın buyruğu gelecektir. Onun çabuk gelmesini istemeyin. Allah onların ortak koşmalarından yücedir, uzaktır.

16/33- Onlar yalnızca, kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin buyruğunun gelmesini bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmemişti. Ama onlar kendilerine yazık etmişlerdi. 34. Bundan dolayı, işledikleri kötülükler başlarına geldi ve alay edip durdukları şeyle kuşatıldılar.

16/36. Her millete: “Allah’a tapın, azgınlardan kaçının” (diyen) bir elçi göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimi de sapıklığı hak etti. Yeryüzünde gezin ve yalanlayanların sonlarının nasıl olduğuna bakın!

16/45-47. Kötü düzenler kuranlar, Allah’ın kendilerini yere batırmasından veya hiç farkına varmayacakları bir yerden kendilerine azap gelmesinden, ya da koşuşturup dururlarken veya korku içindelerken onları yakalamasından güvende midirler? Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.

14/19. Allah’ın gökleri ve yeri bir gaye ile yarattığını görmüyor musun? O dilerse sizi yok eder ve yeni yaratıklar var eder. 20. Bu, Allah için güç değildir.

21/37. İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim, bunu Benden acele istemeyin 38. İnkârcılar: “Doğru sözlü iseniz bu söz ne zamandır” derler.

21/42. De ki: “Geceleyin ve gündüzün sizi Rahmân’dan kim koruyabilir?” Ama onlar Rablerini anmaktan yüz çevirmektedirler. 43. Yoksa onları Bize karşı savunacak tanrılar mı var. O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler. Katımızdan da dostluk görmezler. 44. Belki Biz, bunlara ve babalarına bol geçimlikler verdik de ömürleri uzadı; şimdi memleketlerine gelip orasını heryandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mıdır?

23/75. Biz onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek bile, azgınlıkları içinde yine bocalayıp kalırlar. 76. Biz onları azabia yakalamıştık, yine de Rablerine boyun eğmemiş ve yakarmamışlardı. 77. Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler.

23/93-94. De ki: “Rabbimr Onların tehdid olundukları şeyi bana göstereceksen, o zaman beni bu zalim kavmin içinde bulundurma Rabbim!” 95. Biz onlara vâdettiğimizi sana elbette gösterebiliriz.

32/21. Dönsünler diye, onlara büyük a-zabdan önce dünya azabını tattırırız. 22. Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatılıp da, onlardan yüz çevirenden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öc alacağız.

32/28. (Ey Muhammed!) Onlar: “Doğru söylüyorsanız, bu hüküm ne zaman verilecektir?” derler. 29. De ki: “Hükmün verileceği gün inkarcılara ne inanmaları fayda verir, ne de ertelenirler”. 30. Onlardan yüz çevir ve bekle; zaten onlar da beklemektedirler.

52/44. Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: “Bulut kümesidir” derler.

45. Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak. 46. O gün, düzenleri kendilerine bir fayda vermez; onlar yardım da görmezler. 47. Zulmedenlere, bundan başka bir de azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler.

67/16. Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? -O zaman yer birden sarsılacak-. 17. Veya gökte olanın üzerinize bir kum fırtınası göndermesinden güvende misiniz? -O zaman Benim uyarmamın nasıl olduğunu bileceksiniz-. 18. Bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Beni inkâr etmek nasılmış?

67/28. De ki: “Allah, beni ve benimle beraber bulunanları yok eder veya bize merhamet ederse; söyleyin bakalım, o zaman inkarcıları can yakıcı azabdan kim korur?” 29. De ki: “O Rahman’dır; biz O’na inandık ve O’na güvendik. Kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu yakında bileceksiniz”. 30. De ki: “Suyunuz çekilse, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?”

70/40-41. Doğuların ve batıların Rabbi-ne yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeye Bizim gücümüz yeter; kimse de önümüze geçemez. 42. (Ey Muhammed!) Onları bırak; kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar.

29/52. De ki: “Allah benimle sizin aranızda tanık olarak yeter. O göklerde ve yerde olanı, bâtıla inanarak Allah’ı inkâr edenleri bilir”. İşte kaybedenler bunlardır. 53. Senden azabı acele istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. (Azap) onlar farkına varmadan, ansızın başlarına gelecektir. 54-55 Senden azabı acele istiyorlar. Azabın onları tepelerinden ve ayaklarının altından sardığı gün, cehennem inkârcıları kuşatacaktır. O gün (Allah): “Yaptıklarınızın karşılığını tadın” diyecek.

8/25. Aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmayacak bir karışıklık çıkmasından sakının ve Allah’ın cezalandırmasının çetin olduğunu bilin.

33/60. İkiyüzlüler, kalplerinde fesad bulunanlar ve Medine’de bozguncu haberler yayanlar (bu yaptıklarından) vazgeçmezlerse, andolsun ki, seni onlara kışkırtırız; sonra senin yanında ancak az bir zaman komşu kalabilirler. 61. Lanetlenmiştirler; nerede bulunurlarsa yakalanır ve öldürülürler. 62. Allah’ın geçmiştekilerle ilgili uygulaması budur. Allah’ın uygulamasında bir değişme bulamazsın.

47/13. (Ey Muhammed!) Biz, seni sürüp çıkaran kasabandan daha kuvvetli nice kasabaları yok ettik. Hiç yardım edenleri çıkmadı.

13/31. (İnananlar:) “Keşke kendisiyle dağların yürütüldüğü, yeryüzünün parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı…” (diye düşünüyorlar). Hayır; bu iş Allah’a aittir. İnananlar, Allah’ın -dilediği takdirde- bütün insanları yola getireceğinden artık umutlarını kesmediler mi? Allah’ın sözünün yerine gelmesi için, yaptıklarından ötürü, inkar edenlerin ya başlarına yahut evlerinin yakınına bir felaket gelecektir. Allah verdiği sözden caymaz.

22/42-44. (Ey Muhammed!) Bunlar seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nûh kav-mi, Âd, Semûd, İbrahim kavmi, Lût kavmi ve Medyen halkı da peygamberlerini yalanlamış ve Mûsa da yalanlanmıştı. Ama Ben inkârcılara önce süre verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler.

22/47. (Ey Muhammed!) Senden, başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymayacaktır. Rabbinin katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir. 48. Nice kasabalara, haksızlık yaptıkları hâlde süre vermiştim; sonunda onları yakalayıverdim. Dönüş ancak Banadır.

58/5. Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelenler, kendilerinden öncekiler nasıl tepelendi ise öyle tepeleneceklerdir. Biz, apaçık âyetler indirmişizdir, inkâr edene alçaltıcı azap vardır.

58/20. Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelenler; işte onlar, alçakların arasındadırlar. 21. Allah: “Andolsun ki, Ben ve elçilerim üstün geleceğiz” diye yazmıştır. Allah güçlüdür, üstündür.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz