Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)’i himayesine alan amcası Ebû Talib, üç gün sonra da en büyük teselli kaynağı olan zevcesi Hz Hatice vefat etti. En büyük desteği olan, iki insanı peş peşe kaybettiği için Rasûlüllah (sav) çok üzüldü. Bundan dolayı bu yıla “Hüzün Yılı” denildi. Yani Mekke döneminin en sıkıntılı anında Hz Hatice ile Ebu Talib’in vefat ettikleri yıla hüzün yılı denir.
Risaletin 10. yılı İslam tarihine Hüzün yılı olarak geçmiştir. Bunun sebebi ise Hz. Peygamberin peş peşe en yakınlarını kaybetmesidir. Risaletin 10. yılında müşriklerin uyguladığı boykot kaldılırmıştı. Bu boykot süresince Müslümanların her birinin dertleriyle ayrı ayrı dertlenen Hz. Peygamber, bu acı günlerin geride kalmasının sevincini yaşayamadan önce büyük oğlu Kasım, ardından diğer oğlu Abdullah vefat eder. Ardından Resul-i Ekremi küçük yaştan beri bağrına basıp, şefkatle himayesinde büyüten, kendisini korumak için her türlü tehlikeyi göze alan amcası Ebu Talib vefat eder. En sonunda da amcasının vefatından üç gün sonra, teslimiyeti, itaati, vefakarlığı, şefkati, imanının kuvveti, sadakat ve faziletiyle onun en büyük destekçisi olan, herkes Hz. Peygamberden kaçarken ona kalbini açan, Hz. Peygamberin en büyük teselli kaynağı, biricik hanımı Hz. Hatice-i Kübra da vefat eder. Bu olaylardan dolayı Hz. Peygamber karşısındaki dağa ; “”Ey dağ, benim başıma gelen senin başına gelseydi dayanamaz yıkılırdın.”” demişti. İşte Hz. Peygambere bu sözleri söyletecek kadar acılarla dolu olan bu yıl İslam tarihine Hüzün yılı olarak geçmiştir.