Allah Teala Hz. Musa’yı peygamber olarak görevlendirdiği tarihte Mısır’da çok zalim bir kral olan Firavun bulunuyordu.
Yüce Allah Musa’ya, Firavun’a git, ona yumuşak söz söyle, olabilir ki Allah’ı hatırlar, zulüm ve fesadı bırakır, senin doğruluğunu kabul ederek sana inanır, dedi.
Musa (as.) Firavun’un yanına gidince dedi ki: “Ben alemlerin Rabbi olan Allah’ın peygamberiyim, İsrailoğullarını benimle serbest bırakman için Allah beni sana gönderdi.”
Firavun,
“Şu senin bahsettiğin ve beni peygamber olarak gönderdi dediğin Allah nedir ki?”
Musa (as.),
“Allah, âlemlerin ve bütün varlığın Rabbidir. O, sizlerin de ve sîzlerden önce gelen atalarınızın da Rabbidir ” dedi.
Firavun,
“Söylediğin bu sözlerin doğruluğuna delilin varsa haydi göster, evet bir mucize göster de görelim.” dedi.
“Musa asasını yere attı apaçık ve kocaman bir yılan oldu.
Elini koynundan çıkarmasıyla da bakanların hepsi onu bembeyaz gördüler.”
Firavun’un etrafında toplanan devlet adamları,
“Bu çok usta bîr sihirbazdır.” dediler.
Firavun,
“Ey Musa! Senin gibi sihir yapan bizde de çok sihirbaz var. Bir gün kararlaştıralım da onları da çağıralım, o gün hep toplanırız, bakalım kim kime galip gelecek. Peygamberlik iddiasında bulunan sen mi daha üstünsün, yoksa onlar mı? Görelim.” dedi.
Kararlaştırılan günde Firavun, hükümet erkânı ve birçok halk topluluğu, sarayın önündeki geniş meydanda toplandılar. Memleketin her tarafından toplanan sihirbazlar da oraya getirilmişlerdi. Musa da kardeşi Harun’la beraber orada hazır bulunuyordu.
Sihirbazlar Firavun’a,
“Biz galip gelirsek bize büyük ikramiye ve mükâfatlar vereceksiniz değil mi?” dediler.
Firavun,
“Elbette vereceğim, hem de benim yanımda sizin büyük rütbe ve mevkiniz olacak.” dedi.
Sihirbazlar, Hazret-i Musa’ya,
-“Sen mi evvel başlarsın, yoksa biz mi başlayalım?” dediler.
Musa (as.) onlara,
“Siz başlayınız.” dedi.
Sihirbazlar, asalarını ve iplerini yere attılar, bunlar derhâl küçüklü büyüklü bir takım yılanlar gibi hareket etmeye, açılıp kıvrılmaya başladılar.
Bunun üzerine Musa asasnıı yere bıraktı. O anda asa koskoca bir ejderha oldu. Kocaman ağzını açtı, meydanı dolduran o yılanları yutmaya başladı. Kaçanların arkasına düştü hepsini tutup yuttu. Ortada sihirbazların yaptıklarından hiçbir eser kalmadı. Seyirciler dehşetli bir heyecan ve korku içinde kaldılar. O zaman Musa (as.) ilerledi ve koskoca yılanı tuttu. Eline alır almaz derhâl asa hâlini aldı.
Bu, büyük bir mucize idi.
O anda sihirbazlar Musa’nın (as) kendileri gibi bir sihirbaz olmadığını anladılar ve “O, mutlaka “Beni Allah gönderdi.” sözünde doğrudur. Muhakkak ona Allah yardım ediyor, biz de bütün varlıkların Rabbi, Musa ve Harun’un Rabbine iman ettik.” dediler ve yere baş koyup Allah için secdeye vardılar. Bu hâli gören Firavun sihirbazlara fena hâlde öfkelendi, çünkü onlar gözleri önünde Musa ve Harun’un tanrısına iman etmişlerdi.
Firavun sihirbazlara,
“Göreceksiniz size neler edeceğim. Çok acı, azaplar ve ıstıraplar vereceğim.” dedi. Firavun hâlâ Musa’yı (as.) sihirbaz zannediyor ve onun peygamber olduğuna inanmıyordu.
Sihirbazlar, Firavun’a çekinmeden,
“Biz artık senin azabından korkmuyoruz. Sen bize dünyada azap edebilirsin fakat Allah öbür âlemde bizi cennete koyacaktır. Cennet ise bu dünyadan çok hayırlıdır. İstediğini yap, artık biz bir daha eski dinimize dönemeyiz.” dediler.
Sihirbazların Hz. Musa’nın mucizesi karşısında nasıl mağlup olduğunu bir de Kur’an-ı Kerim’den takip edelim.
Hz. Musa Firavun’a, “Ben, âlemlerin Rabbinin elçisiyim.” deyince;
Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi. (Şu’ara 23-29,3051)
Musa, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.”
Firavun, “Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.” dedi.
Musa, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.
Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu.” dedi.
Bunun üzerine Musa, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır.” dedi.
“Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”
Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.”
“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.
İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız.” (dediler).
Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler.
Firavun, “Evet, hem o takdirde mudaka bana yakın kimselerden olacaksınız.” dedi.
Musa onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın.” dedi.
Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz.” dediler.
Musa da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların uydurdukları sihir takımlarını yutuyor.
Bunun üzerine sihirbazlar derhâl secdeye kapandılar.
“Âlemlerin Rabbine inandık.”
“Musa’nın ve Harun’un Rabbine” dediler.
Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım.” dedi.
Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimsin, hatalanmızı bağışlayacağını umuyoruz.”