Tevazu; büyüklenmeme, alçakgönüllü olmak, gösterişsizlik, kişinin nefsini Hakk’ın huzurunda kulluk mevkiine koyması, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaması demektir. Tevâzu sahibi insana mütevâzı denir.
Tevazu, beğenilen bir özelliktir. Ancak sınırı çok iyi ayarlanmalıdır. Kişinin şahsiyetini ortadan kaldıran, kişiyi zillete düşürecek derecedeki bir tevazu da dinin özüne aykırıdır. İnsan, büyüklük taslamamakla birlikte, zamanın ve yerin gerektirdiği davranışı göstermelidir. Tevazu sahibi, kendinden aşağı olanları küçük muamelesi yapmaz, arkadaşları arasında büyüklük taslamaz. Yani Mümin, hem alçak gönüllü, hem de vakar sahibi olmalıdır. Bu konuda Allah Rasûlü (sav): “Her kim Allah için alçakgönüllülük yaparsa, Allah muhakkak onun derecesini yükseldir.” (Müslim) buyurdular.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir.” (el-Kasas, 83)
MÜTEVÂZI İNSANIN ÖZLLİKLERİ
– Mütevâzı müʼmin affedicidir. Affede affede, ilâhî affa lâyık olmanın gayreti içinde bulunur.
– Mütevâzı müʼmin, kötülüğe dahî iyilikle mukâbele eder.
– Mütevâzı müʼmin, başına gelen ezâ ve cefâları, kendisi için bir tezkiye ve ecir vesîlesi addeder. Sabır, rızâ ve hamd hâline bürünür.
– Mütevâzı müʼmin, cömert olur. Çünkü kendinde bir varlık görmez, elindeki varlığı kendine izâfe etmez. Kendini bir emânetçi görür. Bu yüzden, Hakʼtan geleni yine Oʼnun yolunda sarf etmek, mütevâzı kula zor gelmez. Bilâkis infâk edebilmek, ona târifsiz bir lezzet verir.
– Mütevâzı müʼmin, hizmet ehli olur. Yüksek bir mesʼûliyet duygusu içinde, kendisini hizmetle mükellef görür.
– Mütevâzı müʼmin, fedakârdır, zariftir, ince ruhludur.
çokkkkkkkkk iyiiiiiiiaferiiiiiiiniiininiinin