Tazarru; Allah’ın büyüklüğünü kabul edip O’nun karşısında boyun eğme, O’na huşu içinde yalvarma demektir. Tazarru kelime olarak yalvarma demektir. Bu nefsin en güzel şekilde ıslahıdır. Tazarru, itiraz etmenin, haddi aşmanın ve Allah’a isyanda bulunmanın zıddıdır.
Kur’an’da yedi yerde tazarru söz konusu olmaktadır. Konu ile ilgili bazı ayetlerin meâli şöyledir. Allah Teâlâ;
“Rabbinize tazarru ile (yalvararak) ve gizlice dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf 7/ 55).
“Rabbini, tazarru ile (içinden yalvararak) ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an, gafilerden olma!” (el-A’raf, 7/205).
Bu ayetlerde Yüce Allah’ın üstünüğü, büyüklüğü, gücü, kuvveti ve kulların O’nun karşısındaki aczi dile getirilmiştir. Yine bu ayetlerde, insanlara kibir ve gurura kapılmama, İlâhî emirler karşısında teslim olma ve Yüce Allah’a teslimiyet içinde dua ve niyâzda bulunma emredilmektedir. Çünkü tazarru, Allah’ın büyüklüğünü kabul edip O’nun karşısında eğilme ve nefsin en güzel bir şekilde islahıdır. Tazarru, toplumda sosyal sükunetin oluşmasında büyük rol oynar.
Yüce Allah inkara düşen, azgınlığa kapılan insanları çeşitli sıkıntılara düşürür ki, hatalarından dönüp Allah’a teslim olsunlar; acizliklerini kavrayıp tazarruda bulunsunlar. Bu durumu bildiren ayetlerin meâli şöyledir:
“Senden önce de ümmetlere elçiler gönderdik. (İnkarlarından dönüp bize) tazarru’da bulunsunlar (yalvarsınlar) diye, onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık. Hiç olmazsa kendilerine böyle baskımız geldiği zaman, tazarru’da bulunsalardı (yalvarsalardı)!.. Fakat kalpleri (iyice) katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını süslü (cazip) gösterdi” (el-En’am, 6/42,43).
Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi, şeytana uyan, kalpleri katılaşmış insanlar, Allah’a karşı tazarru’da bulunmazlar. Ancak şeytanın yolundan uzak, gönülleri Allah’a bağlı olan insanlar tazarru’da bulunurlar.
Hz. Muhammed (s.a.s.) de tazarru ile dua etmiş, her hususta olduğu gibi bu hususta da ümmetine örnek olmuş ve bunu tavsiye etmiştir. Resulullah (s.a.s.) yağmur duasına çıkarken mütevazi bir şekilde, huşu içinde tazarru ile dua etmiş ve iki rek’at namaz kılmıştır (Ebu Davud, İstiska, I; Tirmizî, Cuma, 43; Nesêî, İstiska, 3; İbn Mace, İkâme, 153; Ahmed b. Hanbel, I, 230, 355).