Dinimiz falı ve falcılığı haram kılmış, yasaklamıştır. Falcılık yapanlar da falcıların söylediklerine inananlar da günah işlemiş olurlar.
Hurafenin bir çeşidi olan falcılık, Kur’an-ı Kerim’de içki, kumar ve putlarla beraber zikredilmiş ve hepsi haram kılınmıştır.
Yüce Allah konu ile ilgili ayette şöyle buyuruyor:
“Ey İman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi iğrenç şeylerdir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 90)
İçki, kumar ve puta tapmanın dini hükmünü kime sorsanız, size bunların haram olduğunu söyler. Falcılığı sorduğunuzda aynı cevabı almanız zorlaşır. Pek çok kimse bunun iyi bir şey olmadığını söylemekle beraber, fala diğer yasaklar gibi bakmaz. Hatta “Fala inanma, fakız kalma.” gibi bir tekerleme ile bu hurafeye daha toleranslı yaklaşır. Bu durum, falcılıkla mücadeleyi zorlaştırmıştır.
Falcıların söylediklerine gelince, İslam, kehanet ve falcılığın her çeşidini yasakladığına göre, falcıların verdikleri haberlerin gerçekle ilgisi olmadığı açıktır. Arada doğru bir sözleri çıksa bile bu bir tesadüf eseri olup onların her söylediğinin doğru olduğu anlamına gelmez. Bilindiği üzere gayb, gözle görülmeyen, duyularla idrak edilmeyen ve insan bilgisinin dışında olan şeylerdir. Falcılık, gaybdan haber vermektir. Hâlbuki gayb bilgisi Allah’a aittir. Ancak Yüce Allah, peygamber olarak seçtiği kullarına gayb bilgilerinden vahy yoluyla bazı şeyleri bildirir.
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “De ki göktekiler ve yerdekiler gaybı bilmezler. Ancak Allah bilir.” (Neml 65)
Peygamberlere de gaybın bildirileceği hakkındaki ayetin anlamı da şöyledir: “O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resuller başka.” (Cinn 26-27) Allah Teâlâ peygamberlerden başka velilik derecesine yükselmiş bazı kullarını da kısmen gayb bilgisinden haberdar edebilir. Ancak bunlar peygamberlere bildirilenler gibi açık ve kesin değil, zanni bilgilerdir. Çünkü gayb kapısı bu gibilere azıcık aralanır, fakat fazla açılmaz.
Bunların dışında ne insan, ne cin hiç kimse gaybı bilme iddiasında bulunamaz. Peygamber Efendimiz gaybdan haber veren kâhin ve falcıları “Bunlar bizden değildir.” sözü ile çok ciddi bir şekilde uyarmış; bunlara inanan kimseler hakkında da şöyle buyurmuştur: “Kim bir kâhine gider ve dediklerini doğrularsa, şüphesiz ki Muhammed’e indirilmiş olanı inkâr etmiş olur.”
Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise falcıya gidenler hakkında şu uyarıda bulunmuştur:
“Kim çalıntı veya yitik bir malın yerini haber veren (arrafa) falcıya gidip ondan bir şey sorar, söylediklerini de tasdik ederse o kişinin kırk gün namazı kabul olunmaz.”
Durum bu kadar açık iken, hâlâ Müslümanlar arasında falcılık yapanlann ve bunlara inananlann bulunması üzüntü vericidir. Gerçi tarih boyunca pek çok din bilgini bu tür batıl inançlarla mücadele etmiştir. Günümüzde de halkımız bunların tehlike ve zararları konusunda aydınlatılmaya çalışılıyor. Ancak bunları âdeta teşvik edercesine, fal ile ilgili haber ve yorumların gazete ve dergilerde, televizyon ekranlarında yer alması kafaları kanştırmakta ve falcılıkla mücadeleye zarar vermektedir.