Kul haklarının en önemlilerinden biri de komşuluk hakkıdır. Çünkü komşular her zaman bir arada bulunur. Konutların durumuna göre ya yan yana veya apartmanlarda olduğu gibi aynı binada otururlar.
Komşular bazı durumlarda bize akrabalarımızdan daha yakındır, çünkü akrabalarımızı zaman zaman görebildiğimiz hâlde, komşuyu her gün görme imkânına sahibiz, Çocuklarımız komşu çocukları ile arkadaş olur. Birlikte oynar, dost olur.
Onların bu samimi dostlukları büyükleri de olumlu yönde etkiler, çocuklukta başlayan bu dostluklar ileri yaşlarda da devam eder.
Komşuluk ilişkilerinin iyi olması toplumda huzuru artırır, fertlerin ve ailelerin kaynaşmasına vesile olur. Komşu aileler âdeta birbirlerinin akrabası hâline gelir.
Komşuların birbirlerine karşı hak ve görevleri hem kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de hem de Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde önemli yer tutar. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisa 36)
Bu ayette Allah’a ibadet görevi emredildikten sonra kendilerine iyilik yapılması istenenler sıra ile anlatılmış ve bunlar arasında komşular da yer almıştır.
Komşulara iyi davranmanın ne kadar önemli olduğunu Peygamberimizin şu sözlerinden de anlayabiliriz. Buyuruyor ki: “Cebrail (as.) komşu hakkı üzerinde o kadar ısrarla durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım.”
Haklar yönünden komşular üçe ayrılır:
1. Üç hakkı olan komşular: Akraba olan Müslüman komşulardır ki bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır.
2. İki hakkı olan komşular: Akraba olmayan Müslüman komşular gibi ki bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.
3. Bir hakkı olan komşular: Gayr-i müslimler gibi. Bunların sadece komşuluk hakkı vardır.
Müslüman olmayan komşuların da diğer komşular gibi komşuluk haklarına riayet edilmesi gerekir.
Ashab-ı kiramdan Amr ibn Âs’ın oğlu Abdullah, bir koyun kesmişti. Hizmetçisine “Etinden Yahudi komşumuza verdin mi?” diye birkaç defa sormuş ve Müslüman olmayan komşusunu diğerlerinden ayırmamıştı.
Komşulukta ilk ve en önemli görev, komşuya zarar vermemek, onu rahatsız edecek söz ve davranışlardan sakınmaktır. Bu hususta Peygamberimiz şu uyarıda bulunuyor: “Bir kimsenin kötülüğünden komşusu emin değilse, o kimse tam olarak iman etmiş olamaz.”
Yani bir kimse, kötülük yapmayacağına dair, komşusuna güven vermiyorsa, başka bir ifade ile komşu, o kimsenin her an kendisine kötülük yapabileceğinden endişe ediyorsa, güvenilmeyen o komşu olgun bir mü’min değildir.
Halbuki gerçek Müslüman, elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimsedir.
Komşuluk sadece konutlarla sınırlı değildir, tarlaları yan yana olanlar, dükkânları, iş yerleri bir arada bulunanlar da birbirlerinin komşusudur ve komşuluk hakları buralarda da geçerlidir.
İyi komşu olmanın asgari ölçüsü komşuyu rahatsız etmemektir. Ancak Müslüman için bu yeterli değildir. Müslüman, komşularına güven veren, iyilik yapan olgun bir mü’mindir. İyiliksever kişidir, hayırlı insandır.
Sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmuştur: “Allah katında en hayırlı komşu, komşularına en çok iyilik edén kimsedir.”
Komşulann birbirlerine karşı başlıca görevleri şunlardır:
1. Komşularla iyi geçinmek,
2. Hoşgörülü olmak,
3. Karşılaşınca selamlaşmak,
4. Kendisi için istediği bir şeyi komşusu için de istemek,
5. Mutlu günlerinde sevincini paylaşmak,
6. Kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olmak,
7. Borç ve ödünç olarak bir şey isteyince vermek,
8. Yardım isteyince yardımına koşmak,
9. İhtiyaç duyulan konularda komşuyu doğru olarak bilgilendirmek,
10. Komşunun aile fertlerine kötü gözle bakmamak,
11. Komşu çocuklarına iyi davranmak,
12. Gizli kalması gereken şeyleri ifşa etmemek,
13. Başka bir yere gittiği zamanlarda evine göz-kulak olmak,
14. Hastalanınca ziyaret etmek,
15. Ölünce cenazesine katılmak.
Bunları yerine getirenler hayırlı komşu olma vasfını kazanırlar.
Unutmayalım ki komşusunu rahatsız eden, kalbini kıran, komşular arasında huzursuzluk çıkaran, kısaca komşuluk haklarına riayet etmeyenler ne yaparsa yapsınlar kolay kolay cennet yüzü göremezler.
Şu olay bu hususta herkesin kulağına küpe olmalıdır.
Ashab-ı kiramdan bir zat Peygamberimize gelerek,
_ “Ey Allah’ın Resulü! Filan kadın, çok namaz kılıp çok oruç tutuyor, çok sadaka veriyor ama komşularını dili ile rahatsız ediyor, bunun akıbeti hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu. Peygamberimiz şu cevabı verdi:
– “O kadın cehennemliktir.”
Görülüyor ki cehennemden kurtulup cennete girmek için sadece ibadet yapmak yetmiyor. Söz ve davranışları ile de insanları rahatsız etmekten sakınmak gerekiyor.
İslam dini komşuluk hakları üzerinde önemle dururken biz ne yapıyoruz?
Dün müşterisine, “Beyim, ben alış-verişimi yaptım, komşum daha siftah etmedi, öbür ihtiyacım da ondan al, o da ekmek parasını kazansın.” diyen ve kendisi kadar komşusunu da düşünen komşuları bugün görebiliyor muyuz?
Atının ayağından sıçrayan çamurun, komşusunun duvarını kirlettiğini görünce, atından inip çamuru temizleyen ve ev sahibinden helallik dileyen iman sahipleri nereye gitti?
Peygamberimizin; “Yanı başındaki komşusunun aç yattığını bildiği hâlde tok yatan bizden değildir.” sözünü hatırından çıkarmayan ve ekmeğini paylaşan komşular hâlâ var mı?
Bu anlattıklarımız, tarihimizde yaşanan iyi komşuluk örnekleridir. Bu örneklere bakınca, biz bugün komşuluk anlayışının acaba neresindeyiz? Sorgulanması gereken en önemli konulardan biri budur. Özlediğimiz toplumsal barış, bu anlayışı yakaladığımız gün gerçekleşecek ve toplum beklediği huzura kavuşacaktır.
Bir insan için en büyük mutluluk, hayatta sevilen bir kişi olması, saygı görmesidir.
Öldükten sonra ise hayırla yâd edilmesi, rahmetle anılmasıdır.
Bu mertebeye iyi komşu, iyi insan olmakla ulaşılır.