Her dua kabul olur mu

Duanın kabul edilmesi için özellikle şu hususlara riayet edilmesi gerekir:

1. Öncelikle kişi, duayı uyanık bir kalple ve kabul edileceğine inanarak yapmalıdır. Peygamber Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:

Kabul edileceğine inanarak Allah’a dua ediniz. Biliniz ki Allah Teâlâ, şuursuz ve gaflet içinde bulunan bir kalpten çıkan duayı kabul etmez.

2. Duanın kabulü hususunda acele etmemelidir. Elbette ki usulüne uygun yapılan duayı Cenab-ı Hak kabul eder, ancak bunun ne zaman gerçekleşeceğini Allah bilir. Kişi dua edip de hemen kabul edilmediğini görünce, dileğim neden yerine gelmedi, duam niçin kabul edilmedi diye hemen sızlanmaya başlamamak, gereksiz sözlerden sakınmalı ve duaya devam edip, sabırla hayırlı sonucunu beklemelidir.

Çünkü geç olsa bile dualar bir gün kabul edilir.

Peygamber Efendimiz bu konuda şu uyarıda bulunuyor:

Sizin herhangi birinizin duası, acele etmediği ve ‘Dua ettim de duam kabul edilmedi.’ demediği müddetçe kabul edilir.

3. Sadece sıkıntıya düştüğümüz ve darda kaldığımız zamanlarda değil, sıkıntısız, normal ve sevinçli zamanlanmızda da dua etmeli, Allah’a şükretmeli ve O’nu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız. Peygamberimiz bu hususta şöyle buyuruyor:

Kimi sıkıntılı ve tasalı zamanlarda duasının Allah tarafından kabul edilmesi sevindirirse o, bolluk ve rahatlıkta çok dua etsin.

Özetle ifade edecek olursak, duanın dinimizde büyük bir önemi ve değeri vardır. Temiz bir kalple Allah’a yönelen, inançla ve ümitle dua eden kimse, er veya geç bunun karşılığını görür.

İslam âlimlerinden biri şöyle diyor: “Bir ev sahibinin, gece gündüz kırk defa kapısını çalan kimseye, günün birinde karşılık vereceği ve dileğini yerine getirerek bu müracaatları sona erdireceği muhakkaktır.

Bu konudaki bir hadis-i şerifte açıkça anlaşıldığı üzere bir Müslüman dua edince, –bu dua günah işlemek veya akraba ile ilgiyi kesmek için olmadıkça– Allah tarafından mutlaka kabul edilir ve duasına şu üç husustan biri ile karşılık verilir:

Ya kulun duası kabul edilip istediği verilir. Bu bazen hemen verildiği gibi bazen de gecikmeli olabilir. Ama her hâlükârda dünyada iken dileği yerine getirilir.

Yahut duasının karşılığı ahirete bırakılır ve orada sevap olarak verilir.

Yahut da duasında istediği şey yerine, ilahi hikmet gereği o dua, kişinin başına gelecek bela ve musibetlerin uzaklaşmasına vesile olur.

Ancak dua ile ilgili olarak şu hususların bilinmesinde fayda hatta zorunluluk vardır:

Arzu ettiğimiz bir işi başarabilmek için, maddi imkânları kullanarak elden gelen gayreti göstermek dinimizin emri olduğu gibi, karşılaştığımız tehlikelerden korunmak amacıyla her türlü tedbiri almak da dinî görevimizdir. Bunlarda başarılı olmak için her an Allah’ın yardımına muhtaç olduğumuzu bilmeli ve O’nun yardımını temin için de dua etmeliyiz. Sadece dua ile yetinip elden gelen gayreti göstermezsek başarıya ulaşamayız. Örneğin; meyve isteyen kimsenin ağaç dikmesi, buğday isteyenin tarlaya tohum ekmesi, imtihanda başarılı olmak isteyenin derslerine çalışması, iyileşmek isteyen hastanın tedavi olması gerekirken, bunları yapmadan sadece dua ile yetinmesi yeterli değildir. Böyle yapmak, dinimizi de dinimizde önemli bir yeri olan duayı da yanlış anlamaktır.

Esasen Allah’ın kâinatta koyduğu kanunlara aykırı bir talepte bulunmak amacıyla dua edilmez. Böyle bir davranış duanın adabına aykırıdır.

Bu sebeple Müslüman, başarıya ulaşmak için bütün gücü ile çalışacak, bununla beraber kendisine güç ve kuvvet vermesi ve işlerini kolaylaştırması için Cenab-ı Hak’tan yardım isteyecek, tehlikeler karşısında da her türlü tedbiri alıp bela ve musibetlerden korunmak için dua edecek ve Allah’ın himayesine sığınacaktır.

Hz. Ömer (ra.) diyor ki: “Hiç biriniz çalışmadan, oturup “Allah’ım, bana rızık ver.” diye dua etmesin. Biliyorsunuz gökten ne altın yağar ne de gümüş.

İslam büyüklerinin önde gelen isimlerinden biri olan Hz. Ömer’in bu değerli sözü, dua hakkında bazı yanlış anlamaları düzelten güzel bir öğüt ve her Müslûmamn hatırda tutması gereken önemli bir uyarıdır.

Bu konuda bizim için en iyi örnek Peygamber Efendimizdir. O, hem dua etmiş, hem de Müslümanların daima çalışması gerektiğini bildirmiş, tehlikelere karşı da daima tedbirli olmamızı istemiş ve kendisi de hayatı boyunca en güzel tedbirleri almıştır. Peygamber Efendimizin yaptığı duaların Allah tarafından kabul edildiği ve hayırlı neticelerinin görüldüğü bilinmektedir. Örnek olması ve okuyuculanmıza bir fikir vermesi bakımından bu dualardan ikisini buraya alıyoruz:

1. Peygamber Efendimiz zamanında kıtlık olmuştu. Efendimiz bir cuma günü hutbe irat ederken Müslümanlardan biri camide ayağa kalkıp, “Ya Resulallah, mallar helak oldu, çoluk çocuk aç kaldı, bize dua eyle.” diye yalvardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber ellerini kaldırdı ve dua etmeye başladı. O sırada gökyüzünde hiçbir bulut parçası görünmüyordu. Derken bulutlar gökyüzünü kapladı. Peygamberimiz minberden inmeden yağmur yağmaya başladı ve günlerce devam etti.

2. Bilindiği üzere Peygamber Efendimize ve ona inanan Müslümanlara Mekke’deki müşrikler çok eziyet ediyordu, onların bu eziyeti dayanılmaz hâle gelince Müslümanlar Medine’ye göçmek zorunda kalmıştı. Sonunda Peygamber Efendimiz de Medine’ye hicret etti. Fakat Mekkeli müşrikler İslam’ın nurunu söndürmeye kararlı idi. Bu amaçla on bin kişilik bir ordu hazırladılar ve Medine’ye saldırmak üzere harekete geçtiler. Bunu haber alan Peygamber Efendimiz durumu ashabı ile istişare etti ve düşmanın şehre girmesini önlemek için Medine’nin etrafına hendek kazmaya karar verdiler. Yoğun bir çalışma sonucu hendek kazıldı.

Düşman ordusu Medine önlerine gelince hendekle karşılaştı ve düşman içeri giremedi. Dışarıdan şehri kuşattı, zaman zaman hücuma geçtilerse de nöbet bekleyen Müslümanlar tarafından püskürtüldüler. Peygamber Efendimiz de bizzat sabaha kadar nöbet beklerdi.

Kuşatma 27 gün sürdü, şehirde kıtlık baş gösterdi. Müslümanlar çok sıkıntı çektiler. Yapacakları fazla bir şey yoktu. Ellerinden geleni yerine getirmişlerdi. Onları ancak Allah’ın yardımı kurtarabilirdi.

İşte böyle sıkıntılı bir zamanda Sevgili Peygamberimiz, düşman ordusunun bozguna uğraması için Allah’a yalvardı, çok etkili bir dua etti. O, duasında şöyle diyordu:

Allah’ım! Ey Kur’an’ı indiren ve hesabı tez gören Rabbim! Şu düşman topluluğunu dağıt, birliklerini boz, iradelerini sars Allah’ım!” Duanın etkisi hemen görüldü. Çünkü Yüce Allah, Resulünün duasını kabul etmişti. Şöyle ki:

O akşam düşman ordusunun bulunduğu tarafta çok şiddetli bir fırtına çıktı. O kadar şiddetli idi ki düşmanın neyi varsa alt üst oldu. Çadırlar söküldü, tencereler devrildi. Müşriklerin yüzleri gözleri toz toprakla doldu. Rüzgâr şiddetini artırarak devam ediyordu. Düşmanın dayanacak gücü kalmadı Büyük bir korkuya kapıldılar. Fırtına, düşman bırakıp kaçana kadar devam etti.

Düşman askerleri geceleyin bırakıp gittiler. Sabah olunca Medine çevresinde tek bir düşman dahi kalmadı. Fırtına da artık dinmişti. Böylece Müslümanlar Peygamberimizin duası sayesinde çok büyük bir tehlikeden kurtulmuş oldu.

Görülüyor ki Peygamber Efendimiz düşman tehlikesine karşı hem elinden gelen bütün tedbirleri almış hem de dua ederek Allah’tan yardım istemiştir.

Ayrıca önceki peygamberlerden Allah’a dua edip de dualarının Allah tarafından nasıl kabul edildiği Kur’an-ı Kerim’de haber verilmektedir. Bunlardan Eyyüb ve Yunus Peygamberlerin duaları şöyledir:

Eyyüb Peygamberin duası:

Hz. Eyyüb Peygamber ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Hastalığının iyileşmesi ve sıkıntısının giderilmesi için Allah’a şöyle dua etmişti:

Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya 83)

Yüce Allah onun böyle yalvarması üzerine, duasını kabul etmiş ve hastalığının iyileşmesi için ayağını yere vurmasını emretmiştir. (Sad 42) O da ayağını yere vurunca çıkan su ile yıkanmış, sudan içmiş ve böylece hastalıklardan kurtularak sağlığına kavuşmuştu. Allah Teâlâ Hz. Eyyüb’un duasını kabul ettiğini şöyle haber vermektedir:

Biz de onun duasını, kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. (Enbiya 84)

Yunus Peygamberin duası:

Yunus Peygamber denizde bir balık tarafından yutulmuştu. O, balığın karnında iken Allah’a dua ederek,

Ey Rabbim!) Senden başka ilah yoktur. Seni eksikliklerden tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum!” diye yalvardı. (Enbiya 87) ve kurtarılmasını istedi. Yüce Allah Yunus’un duasını kabul etti. Balık Yunus’u sahile attı ve böylece Yunus kurtulmuş oldu.

Allah Teâlâ, Yunus’un duasını nasıl kabul etiğini de şöyle bildirmektedir:

Bunun üzerine duasını kabul ettik ve onu sıkıntıdan kurtardık. İşte biz iman etmiş olanları böyle kurtarırız.” (Enbiya 88)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz