Hac ibadeti günahların silinmesine sebep olur mu

İbadetler içerisinde yalnız hac ibadeti değil, diğer ibadetler, hatta iyilikler ve büyük günahlardan sakınmak da günahlara keffarettir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de,

Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir” (Hud 114) buyurularak, iyiliklerin kötülükleri sileceği, başka bir ifade ile günahlara keffaret olacağı bildirilmiştir.

Şimdi sırasıyla ibadetlerin günahları sileceğine dair ayet ve hadisleri kısaca gözden geçirelim.

İslam’ın beş esasından biri olan,

a) Namaz ile ilgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“Günde beş vakit namazı Allah Teâlâ (kullarına) farz kılmıştır. Her kim bu beş vakit namazın abdestini güzel alır ve belirlenmiş vakitlerinde onları kılar, rükûlarını, secdelerinş ve huşularını tam olarak yaparsa Allah Teâlâ’nın o kimseyi affedeceğine dair sözü vardır. Kim böyle yapmazsa Allah Teâlâ nın o kimse hakkında verilmiş bir sözü yoktur; dilerse onu bağışlar, dilerse ona azap eder.”

Peygamberimiz bir gün yanındakilere,

“Ne dersiniz? Birinizin kapısı önünde bir nehir bulunup da o kimse o nehirde günde beş defa yıkanırsa bedeninde kirden hiçbir şey kalır mı?” dedi. Ashab,

“Hiçbir kiri kalmaz” diye cevap verdiler. Peygamberimiz, “İşte beş vakit namaz da buna benzer. Allah Teâlâ namaz sayesinde günahları siler.” buyurdu.

b) Oruç ile ilgili olarak Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“Bir kimse Ramazan’ın faziletine inanarak ve mükâfatını
umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”

c) Zekât ile ilgili Kur’an-ı Kerimede şöyle buyuruluyor:

Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.” (Bakara 274)

Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ. Eğer Onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah yapmakta olduklannızı bilir.” (Bakara 270)

d) Haccın günahlara keffaret olduğu ile ilgili hadis-i şeriflerin bir kısmı şöyledir:

Peygamberimiz buyuruyor:

Kim Allah için hacceder de hac esnasında kötü sözlerden ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlanndan arınmış olarak) hacdan döner.

Ahmed ibn Hanbel’in İbni Abbâs’tan (ra.) rivayet ettiği bir hadis-i şerif de şöyledir:

“Arefe günü falanca (Fazl ibn Abbâs) Peygamberimizin devesinin arkasına binmişti. Bu, genç kadınlara bakıyordu. Peygamberimiz ise arkasından eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadınlardan çevirdi. Genç yine kadınlara bakmaya başlayınca Peygamberimiz gence döndü ve,

Kardeşimin oğlu, bu gün öyle bir gündür ki, bu günde her kim kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır.” buyurdu.

İmam Mâlik’in Talha b. Ubeydullâh b. Kurebz’den (ra.) tahric ettiği bir hadis-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyurmuştur.

“Şeytan arefe günü olduğundan daha çok küçülmüş, daha fazla iyilikten uzaklaşmış, daha ziyade hakir, zelil ve daha çok kinli ve öfkeli olarak başka hiçbir günde görülmemiştir. Bunun sebebi Allah’ın bu günde rahmetinin inmesi ve büyük günahlardan da vazgeçtiğini göstermesinden başka bir şey değildir.”

Görülüyor ki farz olan ibadetler günahlara keffarettir. Ancak bu ibadetleri yapanların hangi günahlarının bağışlanacağı bildirilmemiştir.

Bilindiği gibi günahlar iki kısımdır;

Bir kısmı, içki içmek gibi Allah’a karşı olup, kul hakkıyla ilgisi olmayan günahlardır.

Diğer bir kısmı da çalmak ve iftira etmek gibi insan hakkıyla ilgili olan günahlardır.

Ayrıca günahlar, büyük ve küçük olmak üzere de iki kısımdır.

“Kur’an-ı Kerim’de, büyük günahlardan sakınmanın, diğer (küçük) günahları sileceği müjdelenmiştir. Şöyle buyurulmaktadır “Eğer siz yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız küçük günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere koyarız.” (Nisa 31)

Ayrıca ibadetlerden namaz ve Ramazan ile ilgili hadis-i şeriflerden birinde şöyle buyurulmuştur:

“Büyük günahlardan kaçınıldıgı takdirde beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan, aralanndaki günahlara keffarettir.

Gelelim hac ibadetine:

Hadis âlimleri, haccın günahlardan arınmaya vesile olduğunu ifade eden hadis-i şerifleri açıklarken bu günahların Allah’a karşı işlenmiş günahlar olduğunu söylemişlerdir. Nitekim büyük hadis âlimi îmâm-ı Tirmizî (h, 200-279) bunu söyleyenlerdendir.

Çünkü işlenen günah kul hakkı ile ilgili ise hak sahibine hakkı ödenmedikçe veya hak sahibinden helallik alınmadıkça yapılacak tevbe bile sahih ve makbul değildir. (Riyâzu’s-Sâlihîn, tevbe bahsi) Hatta Kâdî Iyâz (h. 476-544) İslam âlimlerinin, büyük günahlann ancak tevbe ile ortadan kalkacağında ittifak hâlinde olduklarını söyler.

Hanefi fıkıh âlimlerinden olan İbn Nuceym (h. 926-970), el-Bahru’r-Râik adlı eserinde, haccın kul hakları şöyle dursun Allah’a karşı işlenen günahların bir kısmını bile yok etmesi kesin değildir. Hac, Allah’a karşı işlenen günahları yok eder dendiği zaman malının zekâtını ödemeyen kimsenin bu zekât borcu silinir demek değildir. Belki borcun zamanında ödenmeyip geciktirilmesi ile ilgili günahı yok eder demektir. Yoksa borç, zimmetinden düşmez (Age, eser hac bahsi).

Evet, burada kul hakkının öneminden biraz söz edelim.

Kul hakkı önemli haklardan birisidir. Bu hak ancak ödenmek veya sahibinden helallik alınmakla düşer. Üzerinde kul hakkı olduğu hâlde ölen kimse bu hakkını kıyamet gününde alacaktır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Haklar kıyamet gününde sahiplerine iade edilecektir. Hatta boynuzlu koyundan boynuzsuz koyunun öcü alınacaktır.”

Hayber vakası gününde peygamberin ashabından bir cemaat geldiler ve,

“Falanca şehit, falanca şehittir.” dediler. Yine bir adamın yanından geçtiler,

“Falan adam da şehittir.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz,

“Hayır, ben onu, ganimetten çaldığı cübbe veya abaya bürünmüş olduğu hâlde cehennemde gördüm.” buyurdu.
Peygamberimiz ashabına,

““Müflis kimdir biliyor musunuz?” diye sordu. Onlar,

“Bizce müflis parası ve malı olmayan kimsedir.” dediler.

Peygamberimiz,

“Benim ümmetimin müflisi o kimsedir ki kıyamet gününde namaz, oruç ve zekâtla gelir, fakat şuna sövmüş, şuna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş. Bundan dolayı onun iyiliklerinden sözü edilen kişilerin her birine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden iyilikleri tükenirse hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir, sonra o kimse cehenneme atılır, (işte gerçek müflis budur.).” buyurdu.

Dârekutnî’nin rivayetine göre Hz. Ali .(ra.) şöyle demiştir:

“Bir cenaze, namazı kılınmak üzere getirildiğinde Peygamberimizin âdeti ölünün geçmiş hayatının hiçbir safhasından sormaz, şadece borcunun olup olmadığını sorardı. Eğer borcu vardır, cevabını alırsa namazını kılmaktan vazgeçer, borcu yoktur, denilirse namazını kılardı.”

Ashabdan Seleme b. el-Ekvâ (ra.) diyor ki:

“Biz, bir kere Peygamberimizin huzurunda oturuyorduk.

Bir cenaze getirildi. Cenaze sahipleri,

“Ey Allah’ın Resulü! Cenazemiz üzerine namaz kılsanız,”
dediler. .Peygamberimiz,

“ölünün borcu var mıdır?” diye sordu. Onlar,

“Hayır, yoktur,” diye cevap verdiler. Peygamberimiz,

“Bir dünyalık bıraktı mı?” diye sordu. Onlar,

“Hayır, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz bu cenaze üzerine namaz kıldı.

Bir zaman sonra başka bir cenaze getirildi. Cenaze sahipleri, “Ey Allah’ın Resulü! Cenazemiz üzerine namaz kılsanız.’’ dediler. Peygamberimiz,

“Ölünün borcu var mı?” diye sordu. Onlar,

“Evet, var.” dediler. Peygamberimiz,

“Bir dünyalık bıraktı mı?” diye sordu. Onlar,

“Üç dinar bıraktı.” dediler.

Peygamberimiz üzerine namaz kıldı.

Sonra üçüncü bir cenaze getirildi ve, “Ey Allah’ın Resulü! Cenaze üzerine namaz kılsanız” dediler. Peygamberimiz yine sordu:

“Bir dünyalık bıraktı mı?” Onlar, “Hayır.” diye cevap verdiler. Peygamberimiz,

“Ölü üzerinde borç var mı?” diye sordu. Onlar,

“Evet, üç dinar.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz, -“Haydi arkadaşınıza siz namaz kılınız. ” buyurdu da kendileri kılmak istemedi. Bunun üzerine Ebû Katâde (ra.), “Ey Allah’ın Resulü! Cenaze üzerine lütfen namaz kıl Onun borcu benim üzerimedir.” diyerek tekeffül etti. Bunun üzerine Peygamberimiz bu cenaze üzerine de namaz kıldı.

Borçlu ölen ve borcunu ödeyecek mal bırakmayan kimsenin cenaze namazı kılınmaz mı?

Borçlu ölen ve borcunu karşılayacak mal bırakmayan kimsenin cenaze namazı kılınır. Zaten Peygamberimizin, borçlu ölen bir kimsenin cenaze namazını kılmaması İslam’ın ilk günlerinde idi. Daha sonra İslam fütuhatı genişlediğinde Peygamberimiz borçlu olup da borcunu karşılayacak bir şey bırakmadan ölenlerin borçlarını kendileri öder sonra da namazlarını kılardı. Nitekim:

“Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki yeryüzünde ne kadar mü’min varsa ben onlara bütün insanlardan daha yakınım. Şimdi hanginiz bir borç veya yoksulluk bırakırsa onun velisi benim. Hanginiz mal bırakırsa kim olursa olsun o mal, onun vârislerinindir ” buyurmuştur.

Borçlu olarak ölüp de borcunu karşılayacak bir şey bırakmayanların cenaze namazlarını Peygamberimizin kılmaması, imkânı olan kimselerin bu kardeşlerinin borcunu ödeyerek, borçlu olarak Allah’ın huzuruna gitmemesini sağlamak içindir. Yoksa borçlu olarak ölen kimsenin cenaze namazının kılınmayacağı için değildir. Zaten Peygamberimiz siz kılın diyordu. Bu da gösteriyor ki kul borcu çok önemlidir. Mü’minin bu konuda çok dikkatli olması ve böyle bir borçla Allah’ın huzuruna gitmemeye gayret etmesi gerekir.

Görülüyor ki ibadetler günahlara keffarettir. Yüce Allah, emrettiği ibadetleri kendi rızasını kazanmak için yapan kulunu bağışlar.

Şimdi gelelim sorunun cevabına:
Kendisine farz olan hac ibadetini usulüne uygun olarak, her çeşit kötü söz ve davranışlardan sakınarak yapmayı başaran kimsenin -kul borcu ve zimmetindeki vacipler hariç- diğer günahları bağışlanır. Esasen sonsuz rahmet ve mağfiret sahibi Allah Teâlâ dilediği kulunun şirkten başka bütün günahlarını da bağışlar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Şüphesiz ki Allah, kendisine eş tanınmasını bağışlamaz. Ondan başka (günahları) dileyeceği kimseler için bağışlar.” (Nisa 48)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz