Uyanık iken Allah’ı görmek mümkün değildir. Bunu kimse iddia edemez. Böyle bir iddiada bulunan olursa ona inanılmaz.
Ancak rüyada Allah’ın görülmesi konusu İslam âlimleri arasında ihtilaflıdır. Bunu kabul edenler olduğu gibi kabul etmeyenler de vardır. Kabul etmeyenler, “Allah’ı rüyada görmek, batıldır, asılsızdır. Çünkü onun gördüğü Allah’ın kendisi değil bir hayaldir. Allah Teâlâ bu gibi şeylerden münezzehtir” diyorlar.
Âlimlerin çoğunluğuna göre Allah’ın rüyada görülmesi mümkündür. Allah’ı rüyada gördüm diyeni sapıklıkla suçlamak doğru olmaz. Çünkü rüya görmek kişinin kendi elinde değildir.
Peygamber Efendimiz, “Rabbimi çok güzel bir surette gördüm.” buyurmuş. Hz Ömer de, “Rabbimi kalbimle gördüm.” demiştir.
Ayrıca Ebû Hanîfe Hazretlerinin Cenab-ı Hakkı defalarca rüyada gördüğü rivayet edilmiş, Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmed b. Hanbel de şöyle demiştir: “Rabbimi rüyada gördüm ve “Kulların sana ne ile yaklaşır?” diye sordum. Buyurdu ki benim kelamım Kur’an ile.”
Bu rivayetler de Allah’ın rüyada görülmesinin mümkün olduğuna delalet etmektedir.
Görme ile ilgili şu hususların hatırlatılmasında da yarar vardır. Gözlerin görmesi dediğimiz olay, gerçekte gözün değil, ruhun işidir. Göz, gözlük ve dürbün gibi maddi şeyler göstermeye yarayan birer aletten başka bir şey değildir.
Çıplak gözle görülmeyen varlıkların bir kısmını mikroskop ve benzeri aletlerle görebiliyoruz. Demek ki gözümüz; bazı şartların gerçekleşmesi yahut bazı engellerin kaldırılması sayesinde normal durumlarda göremediğimiz şeyleri bize gösterebiliyor.
Buna kıyasla, “Görmek dediğimiz özel idrakin nefsimizin şartlarının oluşmasında, bugün görülmeyen şeylerin bazısının yarın görülür hâle gelmesine ne mani vardır?” diyebiliriz.
Bir defa ahiret âlemine hâkim olan kevn ve beka kanunları bu bildiğimiz kanunlara hiç benzemez, ölüm ve yokluğun olmayacağı bir âlem buraya hiç benzer mi?
Burada nice şeylerin görülmesine perde olan maddi şartlar orada perde olmayabilir. İçinde bulunduğumuz maddi âlemde bile nefsin terbiyesini ve olgunlaşmasını başaran birçok fazilet sahiplerinin gözlerinden perde ve hicap sıyrılarak herkesin gözüne görünmeyen şeyleri görmeleri, hatta maddi olmayan melekleri ve cinleri müşahede etmeleri kendilerine müyesser olmuştur. Oysa aynı göze ve yaratılışa sahip diğer insanlar bu mazhariyete erememişlerdir.
Ahiret âleminde de dünyada iken olgunlaşmış, ya da yeniden dirilmekle veyahut bir süre devam eden cehennem azabıyla arınmış mü’minlerin hiç de bugünkü şartlara benzemeyen şartlar içinde mahşerde ve cennette Allah Teâlâ’yı görme nimetine ermelerine, buna mukabil cehennemliklerin de görmelerine engel olacak hicap ve hüsran içinde kalmalarına akli bir engel yoktur.
Bütün bunlar Yüce Mevla’nın görülmesinin aklen mümkün ve naklen sabit olduğunu göstermektedir.