Belirli şartları taşıyan Müslümanlara günde beş vakit namazın farz olduğu kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Kur’an-ı Kerim’de namaz ile ilgili pek çok ayeti kerime vardır. Bu ayeti kerimelerden birkaç tanesine işaret etmemiz yeterlidir.
Bakara suresinin 238. ayet-i kerimesi mealen şöyledir: “Namazlara ve ayrıca orta namaza devam edin.”
Ayet-i kerimedeki “salavat = namazlar” kelimesi çoğuldur. Arapçada çoğul üçten başlar, “orta namaz”, “namazlar üzerine atfedilmiştir. Atfedilen, üzerine atfedilenden ayrıdır. Bu sebeple orta namaz “namazlar” ifadesine dâhil değildir. Bir namazın “orta namaz” olabilmesi, her iki tarafın eşit olmasına bağlıdır. “Namazlar” ifadesini üç namaz olarak kabul ettiğimiz takdirde üç vaktin orta vakti olmaz. O hâlde ayetteki “namazlar” kelimesi en az dört namazı ifade eder, “orta namaz” da buna eklendiğinde beş vakit namaz ortaya çıkmış olur.
Hûd suresinin 114. ayet-i kerimesi de mealen şöyledir: “Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl.”
Ayet-i kerimedeki “gündüze yakın saat” anlamındaki “zulef” kelimesi “zulfe’nin çoğulu olduğu için en az üç vakit demek olur ki akşam, yatsı ve sabah namazlarını ifade eder. Ayrıca gündüzün iki ucunda iki vakit vardır ki bunlar da öğle ve ikindidir.
İsrâ suresinin 78. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruluyor: “Gündüzün güneşin gün ortasını aşmasından gecenin karanlığına kadar namaz kıl, bir de sabah namazını; çünkü sabah namazı şahitlidir”
Rûm suresinin 17-18. ayet-i kerimelerinde, “Akşam vaktine eriştiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah’ı teşbih edin. Göklerde ve yerde her türlü övgü O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde O’nu teşbih edin.” buyuruimaktadır. Bazı tefsirlerde genellikle 17. ayetin “akşam vaktine eriştiğinizde” ifadesiyle akşam ve yatsı namazlarını, “sabah kalktığınız” ifadesiyle de sabah namazını, “akşam üstü” ifadesiyle ikindi namazını, “öğle vaktine ulaştığınızda” ifadesiyle öğle namazının kastedildiği yorumlanmıştır.
Buraya kadar meallerini sunduğumuz ayetlerde namaz vakitleri ile ilgili mücmel olarak yapılan işaretler, Peygamberimizin söz ve uygulamalarıyla açıklanmış, ayrıca Peygamberimiz çeşitli vesilelerle namazın beş vakit olduğunu bildirmiştir, îbn-i Abbâs’tan (ra.) şöyle rivayet edilmiştir: Peygamberimiz
Muâz ibn-i Cebel’i (ra.) Yemen’e vali gönderirken ona şu talimatı vermiştir:
“Ey Muâz! Yemen halkını önce Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah’ın peygamberi olduğumu bilmeye ve tanımaya davet et. Eğer bunu kabul ederlerse, onlara her gece ve gündüz üzerlerine beş vakit namazın farz kılındığını öğret. Eğer namazın farz olduğunu kılarak itiraf ederlerse onlara Allah’ın kendilerine zekâtı farz kıldığını söyle. Bu zekât, zenginlerinden alınır fakirlerine verilir.”
Talha b. Ubeydullâh (ra.) şöyle demiştir;
Necid ahalisinden saçı darmadağın bir (fakir) kimse Peygamberimizin huzuruna geldi. Uzaktan sesini karmakarışık duyuyorduk. Fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihayet yaklaştı. Meğer İslam’ın ne olduğunu ve ne gibi görevlerle bizi yükümlü tuttuğunu soruyormuş. Peygamberimiz,
“Bir gün bir gece içinde beş namaz.” buyurdu. Adamcağız, “Bu namazlardan başka kılmam gereken namaz var mı?” dedi. Peygamberimiz,
“Hayır, yok. Ancak nafile kılabilirsin.” buyurdu. Peygamberimiz devamla,
“Bir de Ramazan orucu.” buyurdu. Adamcağız yine, “Bundan başka oruç tutacak mıyım?” diye sordu. Peygamberimiz,
“Hayır, tutmayacaksın. Ancak nafile oruç tutabilirsin.” buyurdu.
Talha (ra.) der ki: Peygamberimiz zekâtın da farz olduğunu ona söyledi. Adamcığız,
“Bundan başka da sadaka vermem gerekli mi?” diye sordu. Peygamberimiz,
“Hayır, ancak nafile sadaka verebilirsin.” buyurdu. Bunun üzerine bu zat,
“Vallahi bundan ne fazla ne eksik bir şey yapacak değilim.” diyerek ve arkasını dönerek gitti. Bunu duyan Peygamberimiz!,
“Eğer doğru söylüyorsa felah buldu.” buyurdu.
Ayrıca Cebrail’in (as.) Peygamberimize gelerek ayrı ayrı beş vakit namazı kıldırttığı hadis kitaplarında yer almıştır.
Peygamberimiz de namazı beş vakit kıldığı ve kıldırdığı gibi ondan itibaren günümüze gelinceye kadar İslam âleminde de her gün beş vakit namaz kılınagelmiştir ve buna karşı çıkan kimse olmamıştır.
Konunun özeti şudur:
Kur’an-ı Kerim’de beş vakit namazın günün değişik vakitlerinde kılınacağı emredilmiş, ancak ayrıntıya girilmemiştir. Namazın vakitlerinin sınırları ve namazın nasıl kılınacağı Peygamberimiz tarafından açıklanmıştır.
Namazın günde beş vakit olduğu, Peygamber Efendimizin günde beş vakit namaz kıldığı, ashabına da böyle kıldırdığı hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde tevatüren sabittir. Peygamberimiz zamamndan günümüze gelinceye kadar uygulama da böyledir. Bunun aksini iddia etmek ilmen mümkün değildir, tarihî gerçeklere de aykırıdır.