Asırlardır önceydi. Günlerden bir gün nur yüzlü, yaşlı bir adam kasabanın dışına çıkmış yapayalnız yürüyordu. Güneş yükselmeye başlamış, her taraf ısınmıştı. Yaşlı adam düşünceliydi. Kalbi yüce Allah ’a karşı engin bir teslimiyet ve imanla doluydu. Bu uğurda nice eziyetlere, işkencelere uğramış, hatta Kral Nemrut ve çevresindeki kafirler onu davasından vazgeçirmek için ateşlere bile atmışlardı. Fakat alemleri yoktan vareden Allah onu korumuş, ateş bir gül bahçesi haline dönmüştü.
Bu yaşlı adam büyük Peygamberlerden Hz. İbrahim aleyhisselamdı. Birden gözleri yolun kenarında ölmüş, yırtıcı hayvanlar ve kuşlar tarafından parçalanmış, kemikleri ortaya çıkmış bir hayvan gördü. Yüreğe acı veren dehşetli bir manzaraydı bu. ölü hayvanın tüyleri yerlere saçılmış etleri dökülmüş, kemikleri kırılmıştı. Hiç hareketsiz, kıpırtısız, kaskatı duruyordu.
Hz. İbrahim düşünmeye başladı. Sonra ellerini yüce Allaha açarak:
“— Ya Rabbi! dedi. Hiç şüphe yok ki öldüren de dirilten de Sensin. Biliyorum ki bu hayvanın vücudunu yırtıcı hayvanları ve kuşların kursağından toplayıp tekrar bir araya getirecek ve dirilteceksin. Fakat bu işi nasıl yaptığını görmek istiyorum, Ya Rabbi diye dua etti.
Yüce Allah bu sevgili Peygamberinin duasına karşılık,
— İnanmıyor musun? diye sordu.
Hz. İbrahim:
— Elbette inanıyorum Ya Rabbi. Fakat inancımın güç kazanmasını da istiyorum. Eğer gözümle görürsem bilgim kesinlik kazanır, dedi.
Allah Hz. lbrahime bunu göstermek istedi.
— Öyleyse dört tane kuş tut ey İbrahim. Onları iyice kendine alıştır. Her birinin özelliğini ayrı ayrı ve iyice öğren. Sonra da hepsini kes, etlerini dağıtıp parçala. Hamur yapıp birbirine karıştır. Her parçasını bir dağın tepesine bırak ve bu sefer onları kendine çağır. Göreceksin ki koşarak sana gelirler buyurdu.
Hz. İbrahim yüce Allahın emrini hemen yerine getirdi. Bir tavus kuşu, bir karga bir horoz ve güvercin buldu. Onları besleyip kendine alıştırdı. Özelliklerini ayrı ayrı inceledi. Sonra da hepsini kesip etlerini parçaladı. Tavusun, karganın, horuz ve güvercinin etlerini kemiklerini hamur haline getirip karıştırdı. İman ve heyecanla etleri dört parçaya bölüp her parçayı bir dağ başına bıraktı.
Sonra çağırdı herbirini. Gerçekten biraz sonra dağların tepelerinden tavus, karga, horoz ve güvercinin koşarak kendisine doğru geldiklerini gördü. Evet, kendi besleyip büyüttüğü hayvanlardı bunlar. Hiç bir şey olmamış gibi dirilip gelmişlerdi.
Hz. İbrahim secdeye kapandı. Gözyaşları içinde:
— Ey kainatı yoktan vareden Allahım. Şüphesiz ki Sen, ölüleri de diriltmeye kadirsin. Kıyamet Günü bütün canlıları diriltecek ve huzurunda toplayacaksın. İnanç ve imanım sonsuzdur Ya Rabbi, diye dua etti.