Azab, lügatta, “kişinin işlediği günaha karşılık olarak çekeceği dünyevi ve uhrevi ceza” manalarına gelir.
Yüce Allah bütün ihsanlara iyiliği, dürüstlüğü bildirmiş, onların İslama inanıp müslüman olmalarını istemiştir. Bu emirleri yerine getirmeyen kimseler bazan dünyada çeşitli bela ve müsîbetlere uğrar, bazan da cezaları ahiret gününe tehir edilir. Cehennem günahkarların gireceği bir azap yurdudur. Cehennem azabını inkar, insanı kafir eder. Yüce Allah, dünya hayatında günah işleyip duran kimselerin halini anlatırken: “Onlar ateşin alevi ve kaynar su içindedirler. Bir de üzerlerinde cehennemin dumanı olan kapkara bir gölge vardır. Bir de gölge, ne serindir, ne de mülayim. Çünkü onlar (dünyada) zevklerine düşkün (günahkar) kimselerdi” buyurmuştur.
Allah’ın azabı mutlak adaletin bir gereğidir. Çünkü günahkar insanları cezasız bırakmak adalet değildir. Yüce Allah kim zerre miktarı hayır işlerse ona mükafaat, kim zerre miktarı şer işlerse ona da ceza verecektir.