Aceleye getirmek (dara getirmek)
♦ Bir işi gerektiği gibi yapmayıp, zaman darlığından yararlanarak birini aldatmak.
♦ Zaman darlığı sebebiyle gereken özeni göstermemek.
♦ Gerekli zaman olmadığından, zaman darlığı sebebiyle gereken özeni göstermemek, baştan savma iş yapmak.
Aceleye getirmek deyiminin hikayesi
Nasreddin Hoca’nın mahallesinde düşün varmış. Hoca’yı çağırmamışlar. Hoca, “Belki unutmuşlardır, birazdan çağırırlar.” diye bir süre beklemiş. Derken yemek zamanı yaklaşmış ama gelen giden olmayınca Hoca’yı bir telaş almış. Düğün evinin askerde bir oğlu varmış. Hoca, hemen bir zarf almış, doğruca düğün evinin yolunu tutmuş.
“Müjde, oğlunuzdan mektup var.” diyerek, zarfı düğün sahibine uzatmış. Düğün sahibi zarfı alıp bakmış ki ne zarf üzerinde yazı ne de içinde mektup var. “Hoca efendi, bu zarf boş.” deyince Hoca;
“Aceleye geldi de onun için zarfın iç boş.” demiş.
Aceleye getirmek ile ilgili cümleler
– Tezgâhtar aceleye getirerek gömleğin defolusunu vermiş.
– Yazın hiç de güzel değil, aceleye getirmişsin.
– Manav, aceleye getirerek çürük armutları da torbaya atmış.
– Bu resim hiç de güzel değil, aceleye getirmişsin.
– Hayırlı işi aceleye getirmek gerekse de ailelerin tanışması gerekir.
– Bazı işleri aceleye getirirsen ticaret yapmaya yüzün kalmaz.
– İnşaat işlerini aceleye getirmeyeceksin ki zamanında çözüm üretebilesin.